Star Wars'taki imparatorluktan Flash Gordon'daki imparatorluğa, Marvel evrenindeki (Kuzey Avrupa mitolojisinden esinlenerek üretilen) Asgard krallığından Frank Herbert'in kült romanıDune'deki imparatorluğa varan geniş bir zaman diliminde üretilen birçok eserde uzaylı uygarlıkların monarşiyle yönetildiğine şahit olduk. Tabii ki teknolojiyi medeniyetin tek ölçütü almıyoruz. Bununla birlikte insanlık tarihine dönüp baktığmızda teknolojik gelişmelerin monarşi gibi merkezi otoritelerin devrilmesinde ve dönüşmesinde rol oynadığını söylemek yanlış olmaz. Örneğin Orta Çağ'ın sonunu hazırlayan, toplumsal yaşamı ve kültürü dönüştüren Reform ve Rönesans gibi tarihi mihenk taşlarının, matbaanın yayılmasıyla bir ilişkisi olduğunu gözlemleyebiliriz. Hatta bugün dünyanın demokrasi anlayışının teknoloji sayesinde yavaş yavaş değiştiğini; toplumun internet gibi bir merkezi olmayan kitle iletişim aracını kullanarak yönetime baskısını arttırdığını ve bu sayede ülkelerin, uygarlıkların daha demokratik bir yönetişim anlayışına doğru yöneldiğini söyleyebiliriz. Bugün, yeni teknoloji üretmeyen geri kalmış birçok ülkenin prenslik, şahlık, krallık veya sultanlık gibi ilkel yönetim biçimleriyle yönetildiğini görüyoruz. Bu ülkelere en güzel örneklerden biri Suudi Arabistan Krallığı olabilir. Suudi Arabistan küresel kültüre bilimsel veya teknolojik açıdan hemen hemen hiçbir şey katmadığı gibi insan hakları ihlalleri açısından da dünyada başı çeken ülkeler arasında.
Evrenin çok uzak bölgesindeki bir uygarlığın da dünyadaki gelişim çizgisinde ilerlemesi gerektiği tartışmalı bir konu. Bununla birlikte evrenin çok uzak bölgesindeki akıllı yaşam formlarının humanoid olması da gerekmiyor.
Yukarıda bahsi geçen eserlerdeki uzaylı uygarlıklarda (Asgard dışında) gözlemleyebileceğimiz ortak başka bir özellik var. Hepsi kötü niyetli ve istilacı. Yine geriye dönüp insanlık tarihine göz attığımızda, tarihteki en büyük zulümlerin tarihteki en büyük imparatorluklar ve monarşiler tarafından gerçekleştirildiğini görebiliriz.
Bilimkurgu eserlerinde genellikle yerleşmiş bir anlayış vardır: “uzaylı = istilacı.” Bu nedenle bilimkurgu yazarları eserlerini genellikle bu formül üzerinden ürettiler. Özellikle kötü niyetli ve istilacı uzaylıların uygarlıkları büyük oranda monarşi ile yönetiliyordu. Yazarlar da genellikle dünyadaki tarihi
ve toplumsal gelişmeleri baz aldılar. İnsanlık tarihinin en büyük istilacıları monarşiyle yönetiliyordu.
Bu tarz eserlerde istilacı dünya dışı uygarlıkların monarşiyle yönetilmesinin bir başka nedeni ise, bu eserlerin genellikle Amerikalı okurlara yönelik üretilmesi. Kendi iradesini şiddet ve işgal yoluyla dünyaya (ABD'ye) kabul ettirmeye çalışan bir uygarlığın ABD'nin benimsediği demokrasi ve temsili hükümetlerle yönetilmesi düşünülemezdi. Bununla birlikte Star Trek gibi yapımlarda ise Dünya'nın, demokratik bir kurum olan Birleşmiş Gezegenler Federasyonu'na dahil olduğunu görüyoruz.
Yazarların, monarşiyle yönetilen uzaylı uygarlıklar yaratmasının başka bir sebebi ise üretim sürecinde sağladığı kolaylık. Daha basit bir yönetim biçimi seçmeleri uygarlıklarla ilgili birçok detayı dışarıda bırakmayı, özellikle Star Wars ve Flash Gordon gibi Space Opera tarzında daha öne çıkarılan, heyecanlı olaylara odaklanmayı kolaylaştırıyor.
Uzaylı istilacıların genellikle monarşiyle yönetilmeleri, ideolojik ve tarihi referansları olmasının yanısıra yaratım sürecinde sağladığı kolaylıkla, okuyucunun birçok detayı göz ardı edip kendini olayların akışına kaptırmasını kolaylaştırıyor. Bize tanıdık bir tarihe verilen referans ile bilimkurgu eserlerindeki uzaylı ırklar ve insanlar arasındaki kültürel çatışma daha rahat yansıtılabiliyor.