“Gecenin Kraliçesi” dizisinde saplantılı âşık Esra’yı canlandıran Funda Eryiğit, Sözcü Pazar’a samimi açıklamalarda bulundu. Eryiğit “Yemek yapmayı çok seviyorum” dedi…
Funda Eryiğit, ‘Karadayı’da canlandırdığı fettan kabadayı güzeli ‘Belgin’ karakteriyle önemli bir çıkış yakaladı. Burada çizdiği vamp kadın karakteriyle son derece başarılı işlere imza atacağını kanıtlayan Eryiğit, dizilerde yan rollerde olsa da başrol oyuncuları kadar beğeni ve övgü alıyor. Eryiğit, şimdilerde hem senaryosu hem de güçlü oyuncu kadrosuyla büyük beğeni toplayan ‘Gecenin Kraliçesi’nde kocasını hiçbir koşulda bırakmak istemeyen, eşine tutkuyla bağlı Esra karakterine hayat veriyor. Eryiğit, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 2012-2013 sezonunda sahnelediği Sessizlik adlı oyundaki performansıyla 18. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde müzikal ve komedi dalında en iyi kadın oyuncu ödülünü almış. Güzel oyuncuyla bol kahkahalı, keyifli röportaj gerçekleştirdik.
- Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ülkenin genel durumu bir sıkışma hissi yaratıyor, daha özgür bir yerde yaşayalım isterdim. Onun dışında fena değilim. Set yorucu olabiliyor zaman zaman. Kendime vakit ayırmaya çabalıyorum.
- Ortalığa yeni çıkmış biri değilsiniz, uzun süredir varsınız ama eskiden yapmadığınız neyi yaptınız ki, bu kadar parladınız…
Çalışırken her zaman elimden geleni yaptım. Belki son zamanlarda oynadığım roller daha dikkat çekiciydi. Bilemiyorum.
“Oyunculuk hayat boyu sürüyor”
- Henüz 32 yaşındasınız, yaşadığınız o sürece bakınca, ne diyorsunuz: Kolay mı oldu, zor mu?
Henüz 31’im, kasımda doğduğum için geç takip ediyorum. (gülüyoruz) Zor zamanlar da geçirdim tabii ki, rahat zamanlar da… Oyunculuğun çok kolay olduğunu düşünmüyorum. Zamanınızı, aklınızı, bedeninizi çalıştırmanız gereken bir iş. Hayat boyu çalışmaya ve içinde olduğunuz zamanı kavramaya devam etmek zorundasınız, bu arada kendi yaklaşımlarınıza da yeniden bakmak, onları yenilemek gerekebiliyor. Yaşamı anlamakla birlikte yürüyen bir süreç var ortada. Bütün bunlarla birlikte düşününce, hayatla kendiliğinden akan rahat ve kolay bir süreç de var, rol için eyleme geçtiğinizde zor tarafı da var. Zaman ve sabır bu noktada önemli sanırım. Elinde olanla becereildiğin neyse ona bakmak gerek.
- Nasıl başladı maceranız?
Lisede tiyatro kulübüyle başladı. Bir ara verdim, üniversite sınavları için. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandıktan sonra çocuk tiyatrosuyla devam etti, sonra konservatuvara girdim.
“Hikayeden çok rolümü sevdim”
- Bu hikayenin nesi tavladı sizi de kabul ettiniz ‘Gecenin Kraliçesi’ni?
Hikayeden çok rolü sevdim. Ekip de iyiydi. Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin yönetmen koltuğunda olması en çekici tarafıydı. Çok güven verdiler.
- Oynadığınız karakter Esra ile benzer yönleriniz var mı? Ve siz Esra gibi takıntılı bir aşk yaşar mısınız?
Sanmıyorum. En azından şimdiye kadar öyle davranmadım.
“Kendimi izledim çok utandım…”
- Meryem Uzerli ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Enerjisi çok yüksek bir kadın. Bir de anlayamadığım kadar pozitif ve çok çalışan biri.
- Murat Yıldırım’ın en çok hangi özelliğini seviyorsunuz?
Taklidini yaptığı bir karakter var, çok eğlenceli.
- Kendinizi televizyonda ilk kez izlediğinizde ne hissettiniz?
Çok utandığımı hatırlıyorum. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi zor bir şey bence. Zaaflarımı görmüştüm çok fazla. Hâlâ zaman zaman utanırım.
“Üreterek daha iyi hissederim”
- Siz hayatta neyin peşindesiniz?
Üreterek iyi hissetmenin peşindeyim. Bir de hayatı paylaşabildiğim, birlikte üretebildiğim insanlar olsun yakınımda.
- Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?
Aşçı olmak isterdim… Çünkü yemek yapmayı çok seviyorum.
- İlk dertlerinizi kime anlatırsınız? İlk kiminle paylaşırsınız? İlk kimin telefonunu çevirirsiniz?
Bir kaç yakın arkadaşım ve sevgilim. Hemen onları ararım.
- Meslekte öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Acele etmemek, telaşa kapılmamak…
“Abimden kalecilik öğrendim”
- Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
İlk çocukluk yılları babaannemin yanında Bafra’da geçti, ilkokul öncesi de İstanbul’a yerleştik annem, babam, ağabeyim ve halamla. Çoğunlukla sokaktaydım, mahalle arkadaşlarıyla. Abim kalecilik öğretirdi, onun arkadaşlarıyla yaptığı maçlara çıkardım. Gece saklambacı en favori oyunumdu, hâlâ da çok severim.
- Peki, sanatla ilgilenmeye ne zaman başladınız?
Çocukken halam bizi zaman zaman çocuk oyunlarına götürürdü. Okumayı severdim. Lisede tiyatroyla birlikte sanatın çeşitli dallarına da meraklanmaya başlamıştım.
Funda Eryiğit, ‘Karadayı’da canlandırdığı fettan kabadayı güzeli ‘Belgin’ karakteriyle önemli bir çıkış yakaladı. Burada çizdiği vamp kadın karakteriyle son derece başarılı işlere imza atacağını kanıtlayan Eryiğit, dizilerde yan rollerde olsa da başrol oyuncuları kadar beğeni ve övgü alıyor. Eryiğit, şimdilerde hem senaryosu hem de güçlü oyuncu kadrosuyla büyük beğeni toplayan ‘Gecenin Kraliçesi’nde kocasını hiçbir koşulda bırakmak istemeyen, eşine tutkuyla bağlı Esra karakterine hayat veriyor. Eryiğit, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 2012-2013 sezonunda sahnelediği Sessizlik adlı oyundaki performansıyla 18. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde müzikal ve komedi dalında en iyi kadın oyuncu ödülünü almış. Güzel oyuncuyla bol kahkahalı, keyifli röportaj gerçekleştirdik.
- Hayatınızın bu döneminde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ülkenin genel durumu bir sıkışma hissi yaratıyor, daha özgür bir yerde yaşayalım isterdim. Onun dışında fena değilim. Set yorucu olabiliyor zaman zaman. Kendime vakit ayırmaya çabalıyorum.
- Ortalığa yeni çıkmış biri değilsiniz, uzun süredir varsınız ama eskiden yapmadığınız neyi yaptınız ki, bu kadar parladınız…
Çalışırken her zaman elimden geleni yaptım. Belki son zamanlarda oynadığım roller daha dikkat çekiciydi. Bilemiyorum.
- Henüz 32 yaşındasınız, yaşadığınız o sürece bakınca, ne diyorsunuz: Kolay mı oldu, zor mu?
Henüz 31’im, kasımda doğduğum için geç takip ediyorum. (gülüyoruz) Zor zamanlar da geçirdim tabii ki, rahat zamanlar da… Oyunculuğun çok kolay olduğunu düşünmüyorum. Zamanınızı, aklınızı, bedeninizi çalıştırmanız gereken bir iş. Hayat boyu çalışmaya ve içinde olduğunuz zamanı kavramaya devam etmek zorundasınız, bu arada kendi yaklaşımlarınıza da yeniden bakmak, onları yenilemek gerekebiliyor. Yaşamı anlamakla birlikte yürüyen bir süreç var ortada. Bütün bunlarla birlikte düşününce, hayatla kendiliğinden akan rahat ve kolay bir süreç de var, rol için eyleme geçtiğinizde zor tarafı da var. Zaman ve sabır bu noktada önemli sanırım. Elinde olanla becereildiğin neyse ona bakmak gerek.
- Nasıl başladı maceranız?
Lisede tiyatro kulübüyle başladı. Bir ara verdim, üniversite sınavları için. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandıktan sonra çocuk tiyatrosuyla devam etti, sonra konservatuvara girdim.
“Hikayeden çok rolümü sevdim”
- Bu hikayenin nesi tavladı sizi de kabul ettiniz ‘Gecenin Kraliçesi’ni?
Hikayeden çok rolü sevdim. Ekip de iyiydi. Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin yönetmen koltuğunda olması en çekici tarafıydı. Çok güven verdiler.
- Oynadığınız karakter Esra ile benzer yönleriniz var mı? Ve siz Esra gibi takıntılı bir aşk yaşar mısınız?
Sanmıyorum. En azından şimdiye kadar öyle davranmadım.
“Kendimi izledim çok utandım…”
- Meryem Uzerli ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Enerjisi çok yüksek bir kadın. Bir de anlayamadığım kadar pozitif ve çok çalışan biri.
Taklidini yaptığı bir karakter var, çok eğlenceli.
- Kendinizi televizyonda ilk kez izlediğinizde ne hissettiniz?
Çok utandığımı hatırlıyorum. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi zor bir şey bence. Zaaflarımı görmüştüm çok fazla. Hâlâ zaman zaman utanırım.
“Üreterek daha iyi hissederim”
- Siz hayatta neyin peşindesiniz?
Üreterek iyi hissetmenin peşindeyim. Bir de hayatı paylaşabildiğim, birlikte üretebildiğim insanlar olsun yakınımda.
- Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?
Aşçı olmak isterdim… Çünkü yemek yapmayı çok seviyorum.
- İlk dertlerinizi kime anlatırsınız? İlk kiminle paylaşırsınız? İlk kimin telefonunu çevirirsiniz?
Bir kaç yakın arkadaşım ve sevgilim. Hemen onları ararım.
- Meslekte öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Acele etmemek, telaşa kapılmamak…
“Abimden kalecilik öğrendim”
- Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
İlk çocukluk yılları babaannemin yanında Bafra’da geçti, ilkokul öncesi de İstanbul’a yerleştik annem, babam, ağabeyim ve halamla. Çoğunlukla sokaktaydım, mahalle arkadaşlarıyla. Abim kalecilik öğretirdi, onun arkadaşlarıyla yaptığı maçlara çıkardım. Gece saklambacı en favori oyunumdu, hâlâ da çok severim.
- Peki, sanatla ilgilenmeye ne zaman başladınız?
Çocukken halam bizi zaman zaman çocuk oyunlarına götürürdü. Okumayı severdim. Lisede tiyatroyla birlikte sanatın çeşitli dallarına da meraklanmaya başlamıştım.