O, bir mizah duayeni. ‘Devekuşu Kabare’ efsanesinin yaratıcılarından. ‘Türkiye’nin Metin Akpınar’ı. ‘Zeki-Metin’in Metin’i. Usta oyuncuyla Okan Üniversitesi’ndeki öğrencileri için yönetmenliğini yaptığı kabare öncesi buluştuk. Siyasetten girdik, magazinden çıktık. Zeki Alasya’sız günlerini, ona ‘unumu eledim, eleğimi asmadım’ dedirten 75’inci yaşını konuştuk.
Hakan GENCE- Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
HÜRRİYET
Uzun zamandır ekranda göremiyoruz, yoksa yasaklı mısınız?
– Yok canım, bana kim yasak koyacak? Sanat ve sanatçı özgür olmalıdır. Değilse bu ülkede demokrasiden bahsedilemez. Dizi için çok teklif geliyor. Ama adım sinamekiye çıktı; onlar piyasanın istediğini yapmak istiyor, ben piyasayı yukarı çekmek…
Sizce ülkede sanat özgür mü?
– Gerçek bir demokrasi olduğu söylenemez. Burada ‘cici demokrasi’ dediğimiz demokrasi var.
Nedir o?
– Demokrasi olma yolunda çırpınan, zavallı bir demokrasi.
Umudunuz var mı?
– Hiç umutsuz olmadım. Karanlığın en koyusu sabaha en yakın olan anda görülür. Bir gün mutlaka güneş doğacaktır.
DÜNYA STANDARTLARI LAZIM
Yaşanan terör olaylarına bakarsak, sabaha en yakın zamanlarda mıyız yani…
– Kötü bir dönemden geçtiğimiz kesin. Başta terör sorunu olmak üzere… Bununla başa çıkmanın belli yöntemleri var. Mesela güvenliğin kademelendirilmesi ve halkın bilgilendirilmesi gibi…
Günümüz Türkiye’sini nasıl yorumluyorsunuz?
– Türkiye yaklaşık 14 senedir bir siyasi parti tarafından yönetilmekte. “Bu adamlar her şeyi yanlış yapıyor” demek hakkaniyet ölçüsü içinde olmaz. Yaptıkları birçok doğru iş de var. Ama ‘uzun ince bir yoldayım, gidiyorum, gündüz gece’nin finali neresi onu bilmiyoruz. Bilgilendirilmemiz lazım. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki; ‘Türkiye’ye has bir başkanlık sistemi’. Bunu bilmek isterim… Bazı şeylerin dünya standartlarında olması lazım. Ancak o zaman hukukun üstünlüğünden, laik, demokratik, hukuk devletinden söz edebiliriz. Birileri “Dış politikamız çok yanlış” diyor. “Suriye’ye müdahil olmamalıydık, Irak’ta yanlış yaptık” diyenler var. Ama iktidarın görüşü ne, bilmiyoruz. Üç milyon kardeşimizi aldık. Ama onlar ne kardeşi? İnsan kardeşimiz mi? Din kardeşimiz mi? Ne için tercih ettik? Herkes bilmeli.
SERT SÖYLEMDEN VAZGEÇİP BİRLEŞTİRİCİ OLMALI
Nasıl bir dönemden geçiyoruz?
– Ciddi bir dönemden… “Teröre karşı birlik olalım” diyorlar. Eğer bir ülkede olumsuzluğa karşı dahi birlik olunamıyorsa o ülke zaten bölünmüştür. Bu bölünme bizi çok kötü yerlere götürebilir. Allah korusun, içsavaş çıkar. Türk halkı çok sağduyulu, bütün bu tahrike rağmen savaşmıyoruz. Bu yüzden önce sert söylemden vazgeçip birleştirici olmalı.
1980’lerde ‘Yasaklar’da sert politik mizah yapıyordunuz. Bugün kimsenin taklidi bile yapılamıyor…
– Kabare tiyatroları dünyada çok eski. Bir isyan tiyatrosudur. Ben 2.5 darbe gördüm, hiç perde kapatmadık. Bence hâlâ yapılabilir. Söylenecek söz vardır. Yeter ki ölçüsü olsun.
Peki neden yapılmıyor? Günümüz mizahçıları siyasetten anlamıyor mu?
– Böyle bir suçlama yanlış olur. Kabarede yapmak istediğimiz şey, bugün mizahta, her yerde var. Yalnız bizde her şey abartılıyor. Çizerlere bakıyorum; eskiden çirkin adam için yüze bir et beni koyarlardı, şimdi beş et beni konuyor, göbek üstüne göbek çiziliyor. Bu, televizyona ve sahneye de yansıyor. Bununla kafası gözü dolmuş sanat tüketicisi de sizden onu istiyor. İnsanın günde 14 defa yaptığı gaz çıkarma meselesi bir ülkede komik bulunuyorsa, o milletin içine ben gaz çıkarırım.
Ekranda öpüşme sahneleri yasak, içki buzlanıyor…
– Her yasak ilgiyi artırır. ‘Buraya girmek yasaktır’ yazmasanız o kapıya kimse bakmaz. Sanat özgür olmalı. Ama onun da sınırı var. Uğruna ölünesi özgürlük yoktur.
Tarih boyunca özgürlük için ölenler ne olacak peki?
– Hiç ölmemek lazım. Ölünce bir hayrınız olmuyor. Sadece namınız yürüyor. Ama yaşarsanız yararınız olur. Benim devrimci arkadaşlarım çok erken öldü. Lenin’in bir uyarısı vardır: “Sermaye sizi erken silahlandırır ve küçükken boğar.” Ona bile uymadılar. Bugün bir Sinan Cemgil yaşasaydı kötü mü olurdu? O yüzden ölmek yok. Onu Allah bilir. Sen ona teslim olacaksın. Ölümüne yaşayacaksın!
Sosyalist yönünüze rağmen yaşam biçiminiz bazıları tarafından eleştiriliyor…
– ‘Sosyalistler açlıktan ölecek’ gibi bir ideoloji hatırlamıyorum. Bu aptallar, puro içiyor falan diye Çetin Altan’la da uğraşırlardı. Monizm olmadan komünizm öğrenilmez. Bunlar ideolojilerdir. ‘Dünya ideoloji mezarlarıyla dolu’ lafı da yanlıştır. Hâlâ emek-sermaye çatışması var. Bugün mülteci sorunu diye karşımıza çıkan budur. Eğer dünyada 1.5 milyar insan, bir dolarla yaşıyorsa bu insanlar kuzeye yürür, fabrikaları da işgal eder, isyan da çıkarır. Yani Batı, yaşamak için yaşatmayı bilmek zorundadır. Bizim sosyal demokratlığımız da budur.
UNUMU ELEDİM AMA ELEĞİMİ DAHA ASMADIM
Bu aralar neler yapıyorsunuz?
– Üniversitelerde hocalık yapıyorum. Okan Üniversitesi’ndeki öğrencilerimle bir kabare hazırlıyoruz. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Caddebostan Kültür Merkezi’nde ücretsiz sahnelenecek.
Hayatınızın nasıl bir dönemi?
– Unumu eledim ama eleğimi daha asmadım. 75 yaşımdayım.
Hiç göstermiyorsunuz?
– Şişmanım ondan, geriliyorum. Sen de öylesin! Genç gösteriyoruz. Biraz yapısal, biraz beyinsel bir şey.
POPOMUN FOTOĞRAFINI BİLE BASTILAR
55 yıldır evlisiniz ama pek bilinmez bu. Magazinden uzak durmak özel bir tercih mi?
– Magazinden uzak durmak imkansız. Popomun fotoğrafını bile bastılar!
Neden yaşandı o olay?
– Hava o kadar sıcaktı ki klima bile tesir etmiyordu. Duştan çıkmıştım. Telefon geldi ama çekmiyordu. Balkonda konuşmaya başladım. Karşıda sadece deniz ve dağ vardı.
Görünce ne hissettiniz?
– Öfkelendim. Eski Aksaraylı olsam gözünün yaşına bakmam, vururdum. Muhabirin de günahı yok. Masada o kararı veren suçlu. Göcek’te denize girerken fotoğrafımı çekip ‘Göcek’ten dev geçti’ diye başlık attılar. Dev sanatçı mı şişman adam mı? Ne kastettikleri de belli değil.
Çocuğunuz var mı?
– Yok. Eşim çok istedi. Ama o devreleri atlattık. Birbirimizi büyütüyoruz.
ZEKİ’YLE FİLMLERİMİZİ İZLEYEMİYORUM
Zeki Alasya’sız bir hayat nasıl?
– Canımdan can koptu. Ama sanatçılar ölmez. Zeki ölmedi, ben de ölmeyeceğim. Cesetlerimiz gidecek ama mana olarak hep yaşayacağız.
Bu kayıp, hayat hakkında neleri sorgulamanızı sağladı?
– İmanlı adamım. Ölümün değişmez son olduğuna inanırım. Madene bakmazsan ölür çalışanlar. Zeki’ninki normal ölüm. Kabullenmek lazım. Ama yokluk hissi çok ağır. Artık filmlerimizi izleyemiyorum, ağlıyorum.
Bugün olsa, ona ne derdiniz?
– ‘Yaşa lan!’ derdim.
ORHAN PAMUK ROMANI NEYSE, CEM YILMAZ SİNEMASI DA O…
Ahmet Kural-Murat Cemcir’e yeni Zeki-Metin deniyor, sizce de öyle mi?
– Benzerlikler var ama biz Kavuklu ve Pişekâr’ı hep değişik oynadık. Bazen ben Kavuklu oldum, bazen Zeki… Onlarda bu yok. İyi niyetliler, geçen yemek yedik. Fikirlerimi söyledim. Biraz daha rafine sanat aramalılar.
‘Recep İvedik’ serisini izlediniz mi?
– Hamdolsun, benim böyle başarılarım vardır; ‘Dedikodulu Meyhane’ye gitmedim, ‘Recep İvedik’i hiç izlemedim. Bunlarla övünürüm her zaman. Sevmiyorum ben o mizahı. Çok abartılı buluyorum.
Peki Ata Demirer’in mizahı nasıl?
– En iyileri aşağı yukarı o.
Cem Yılmaz?
– Şovunu da seyrettim, zeki bir adam. Parasını da kazanıyor. Ama sinemasını sevmiyorum. Orhan Pamuk romanı neyse Cem Yılmaz sineması o.
Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Meryem Uzerli gibi star’ları nasıl buluyorsunuz?
– Kıvanç’ın oyunculuğunu beğenmiyorum. Kenan İmirzalıoğlu fizik olarak daha iyi ama konuşmasını düzeltmesi lazım. Diğerleri de güzel kızlar ama Türkçeyi öğrenmeliler.
Hakan GENCE- Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
Hakan GENCE- Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
HÜRRİYET
Uzun zamandır ekranda göremiyoruz, yoksa yasaklı mısınız?
– Yok canım, bana kim yasak koyacak? Sanat ve sanatçı özgür olmalıdır. Değilse bu ülkede demokrasiden bahsedilemez. Dizi için çok teklif geliyor. Ama adım sinamekiye çıktı; onlar piyasanın istediğini yapmak istiyor, ben piyasayı yukarı çekmek…
Sizce ülkede sanat özgür mü?
– Gerçek bir demokrasi olduğu söylenemez. Burada ‘cici demokrasi’ dediğimiz demokrasi var.
Nedir o?
– Demokrasi olma yolunda çırpınan, zavallı bir demokrasi.
Umudunuz var mı?
– Hiç umutsuz olmadım. Karanlığın en koyusu sabaha en yakın olan anda görülür. Bir gün mutlaka güneş doğacaktır.
DÜNYA STANDARTLARI LAZIM
Yaşanan terör olaylarına bakarsak, sabaha en yakın zamanlarda mıyız yani…
– Kötü bir dönemden geçtiğimiz kesin. Başta terör sorunu olmak üzere… Bununla başa çıkmanın belli yöntemleri var. Mesela güvenliğin kademelendirilmesi ve halkın bilgilendirilmesi gibi…
Günümüz Türkiye’sini nasıl yorumluyorsunuz?
– Türkiye yaklaşık 14 senedir bir siyasi parti tarafından yönetilmekte. “Bu adamlar her şeyi yanlış yapıyor” demek hakkaniyet ölçüsü içinde olmaz. Yaptıkları birçok doğru iş de var. Ama ‘uzun ince bir yoldayım, gidiyorum, gündüz gece’nin finali neresi onu bilmiyoruz. Bilgilendirilmemiz lazım. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki; ‘Türkiye’ye has bir başkanlık sistemi’. Bunu bilmek isterim… Bazı şeylerin dünya standartlarında olması lazım. Ancak o zaman hukukun üstünlüğünden, laik, demokratik, hukuk devletinden söz edebiliriz. Birileri “Dış politikamız çok yanlış” diyor. “Suriye’ye müdahil olmamalıydık, Irak’ta yanlış yaptık” diyenler var. Ama iktidarın görüşü ne, bilmiyoruz. Üç milyon kardeşimizi aldık. Ama onlar ne kardeşi? İnsan kardeşimiz mi? Din kardeşimiz mi? Ne için tercih ettik? Herkes bilmeli.
SERT SÖYLEMDEN VAZGEÇİP BİRLEŞTİRİCİ OLMALI
Nasıl bir dönemden geçiyoruz?
– Ciddi bir dönemden… “Teröre karşı birlik olalım” diyorlar. Eğer bir ülkede olumsuzluğa karşı dahi birlik olunamıyorsa o ülke zaten bölünmüştür. Bu bölünme bizi çok kötü yerlere götürebilir. Allah korusun, içsavaş çıkar. Türk halkı çok sağduyulu, bütün bu tahrike rağmen savaşmıyoruz. Bu yüzden önce sert söylemden vazgeçip birleştirici olmalı.
1980’lerde ‘Yasaklar’da sert politik mizah yapıyordunuz. Bugün kimsenin taklidi bile yapılamıyor…
– Kabare tiyatroları dünyada çok eski. Bir isyan tiyatrosudur. Ben 2.5 darbe gördüm, hiç perde kapatmadık. Bence hâlâ yapılabilir. Söylenecek söz vardır. Yeter ki ölçüsü olsun.
Peki neden yapılmıyor? Günümüz mizahçıları siyasetten anlamıyor mu?
– Böyle bir suçlama yanlış olur. Kabarede yapmak istediğimiz şey, bugün mizahta, her yerde var. Yalnız bizde her şey abartılıyor. Çizerlere bakıyorum; eskiden çirkin adam için yüze bir et beni koyarlardı, şimdi beş et beni konuyor, göbek üstüne göbek çiziliyor. Bu, televizyona ve sahneye de yansıyor. Bununla kafası gözü dolmuş sanat tüketicisi de sizden onu istiyor. İnsanın günde 14 defa yaptığı gaz çıkarma meselesi bir ülkede komik bulunuyorsa, o milletin içine ben gaz çıkarırım.
Ekranda öpüşme sahneleri yasak, içki buzlanıyor…
– Her yasak ilgiyi artırır. ‘Buraya girmek yasaktır’ yazmasanız o kapıya kimse bakmaz. Sanat özgür olmalı. Ama onun da sınırı var. Uğruna ölünesi özgürlük yoktur.
Tarih boyunca özgürlük için ölenler ne olacak peki?
– Hiç ölmemek lazım. Ölünce bir hayrınız olmuyor. Sadece namınız yürüyor. Ama yaşarsanız yararınız olur. Benim devrimci arkadaşlarım çok erken öldü. Lenin’in bir uyarısı vardır: “Sermaye sizi erken silahlandırır ve küçükken boğar.” Ona bile uymadılar. Bugün bir Sinan Cemgil yaşasaydı kötü mü olurdu? O yüzden ölmek yok. Onu Allah bilir. Sen ona teslim olacaksın. Ölümüne yaşayacaksın!
Sosyalist yönünüze rağmen yaşam biçiminiz bazıları tarafından eleştiriliyor…
– ‘Sosyalistler açlıktan ölecek’ gibi bir ideoloji hatırlamıyorum. Bu aptallar, puro içiyor falan diye Çetin Altan’la da uğraşırlardı. Monizm olmadan komünizm öğrenilmez. Bunlar ideolojilerdir. ‘Dünya ideoloji mezarlarıyla dolu’ lafı da yanlıştır. Hâlâ emek-sermaye çatışması var. Bugün mülteci sorunu diye karşımıza çıkan budur. Eğer dünyada 1.5 milyar insan, bir dolarla yaşıyorsa bu insanlar kuzeye yürür, fabrikaları da işgal eder, isyan da çıkarır. Yani Batı, yaşamak için yaşatmayı bilmek zorundadır. Bizim sosyal demokratlığımız da budur.
UNUMU ELEDİM AMA ELEĞİMİ DAHA ASMADIM
Bu aralar neler yapıyorsunuz?
– Üniversitelerde hocalık yapıyorum. Okan Üniversitesi’ndeki öğrencilerimle bir kabare hazırlıyoruz. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Caddebostan Kültür Merkezi’nde ücretsiz sahnelenecek.
Hayatınızın nasıl bir dönemi?
– Unumu eledim ama eleğimi daha asmadım. 75 yaşımdayım.
Hiç göstermiyorsunuz?
– Şişmanım ondan, geriliyorum. Sen de öylesin! Genç gösteriyoruz. Biraz yapısal, biraz beyinsel bir şey.
POPOMUN FOTOĞRAFINI BİLE BASTILAR
55 yıldır evlisiniz ama pek bilinmez bu. Magazinden uzak durmak özel bir tercih mi?
– Magazinden uzak durmak imkansız. Popomun fotoğrafını bile bastılar!
Neden yaşandı o olay?
– Hava o kadar sıcaktı ki klima bile tesir etmiyordu. Duştan çıkmıştım. Telefon geldi ama çekmiyordu. Balkonda konuşmaya başladım. Karşıda sadece deniz ve dağ vardı.
Görünce ne hissettiniz?
– Öfkelendim. Eski Aksaraylı olsam gözünün yaşına bakmam, vururdum. Muhabirin de günahı yok. Masada o kararı veren suçlu. Göcek’te denize girerken fotoğrafımı çekip ‘Göcek’ten dev geçti’ diye başlık attılar. Dev sanatçı mı şişman adam mı? Ne kastettikleri de belli değil.
Çocuğunuz var mı?
– Yok. Eşim çok istedi. Ama o devreleri atlattık. Birbirimizi büyütüyoruz.
ZEKİ’YLE FİLMLERİMİZİ İZLEYEMİYORUM
Zeki Alasya’sız bir hayat nasıl?
– Canımdan can koptu. Ama sanatçılar ölmez. Zeki ölmedi, ben de ölmeyeceğim. Cesetlerimiz gidecek ama mana olarak hep yaşayacağız.
Bu kayıp, hayat hakkında neleri sorgulamanızı sağladı?
– İmanlı adamım. Ölümün değişmez son olduğuna inanırım. Madene bakmazsan ölür çalışanlar. Zeki’ninki normal ölüm. Kabullenmek lazım. Ama yokluk hissi çok ağır. Artık filmlerimizi izleyemiyorum, ağlıyorum.
Bugün olsa, ona ne derdiniz?
– ‘Yaşa lan!’ derdim.
ORHAN PAMUK ROMANI NEYSE, CEM YILMAZ SİNEMASI DA O…
Ahmet Kural-Murat Cemcir’e yeni Zeki-Metin deniyor, sizce de öyle mi?
– Benzerlikler var ama biz Kavuklu ve Pişekâr’ı hep değişik oynadık. Bazen ben Kavuklu oldum, bazen Zeki… Onlarda bu yok. İyi niyetliler, geçen yemek yedik. Fikirlerimi söyledim. Biraz daha rafine sanat aramalılar.
‘Recep İvedik’ serisini izlediniz mi?
– Hamdolsun, benim böyle başarılarım vardır; ‘Dedikodulu Meyhane’ye gitmedim, ‘Recep İvedik’i hiç izlemedim. Bunlarla övünürüm her zaman. Sevmiyorum ben o mizahı. Çok abartılı buluyorum.
Peki Ata Demirer’in mizahı nasıl?
– En iyileri aşağı yukarı o.
Cem Yılmaz?
– Şovunu da seyrettim, zeki bir adam. Parasını da kazanıyor. Ama sinemasını sevmiyorum. Orhan Pamuk romanı neyse Cem Yılmaz sineması o.
Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Meryem Uzerli gibi star’ları nasıl buluyorsunuz?
– Kıvanç’ın oyunculuğunu beğenmiyorum. Kenan İmirzalıoğlu fizik olarak daha iyi ama konuşmasını düzeltmesi lazım. Diğerleri de güzel kızlar ama Türkçeyi öğrenmeliler.
Hakan GENCE- Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU