Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avukatlar Günü dolayısıyla Beştepe'de avukatları ağırladı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, terör olaylarına değindi.
Terörle mücadelenin devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, "Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız" dedi.
Terör örgütünün eylemleri için "Şehit olan güvenlik güçlerimiz ve hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmasa bizim için Gezi'den daha büyük bir tehdit değil" ifadesini kullanan Erdoğan, "Devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçüleri içinde yürütmezsek, bu mesele bizim için 3 günlük iştir" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bizim inancımızda, tarihimizde kültürümüzde hukukun çok önemli bir yeri var. Avukatlar geleneksel olarak toplum lideri konumundalardır. Bizler milletvekili arkadaşlarımızın tespitini yaparken en yüksek orandakiler avukat ve hukukçulardır. Danışmanlarımın ağırlıklı kısmını hukukçular oluşturuyor.
Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz, bunda hiç şüphemiz yok. Aynı durum gazeteci kimliği, buranın altını özellikle çiziyorum, akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerli. Bakıyorsunuz son zamanlarda, 'akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın' deniyor. Ne demek, suçluysa, eğer yargı buna hükmettiyse o da tutuklu yargılanacak.
Gezi olayları denen hadise üzerinden şahsıma ve hükümete muhalif olan herkesi mobilize ederek sosyal bir kaos çıkarmayı denediler. Bu işe sempatiyle bakanlar bile mesele Gezi Parkı değil şifresini duyunca gerçeği duydular ve geri çekildiler.
Ben başbakanlığım dönemimde milyarlarca fidan dikmiş bir başbakandım. İçinde milletin olmadığı her hareket gibi Gezi Parkı eylemleri de balon gibi söndü gitti. Bu plan tutmayınca paralel ihanet şebekesi harekete geçirilerek bir saldırı başlatıldı. Burada da işin içinde millet yoktu. Yıllar sonra ülkemizde bir kan ve can pazarı kurdular.
Gezi olayları için bir üst aklın planlaması dediğimde bunun kim olduğunu sordular. Şimdi bunu siz bulacaksınız ben açıklarsam olmaz dedim. Şimdi üst akıl ortaya çıktı. Hele hele son Amerika seyahatinde bu uygulama çok daha açık bir şekilde ortaya çıktı.
Gezi olayları da, paralel yapının darbe teşebbüsü de, 7 Haziran öncesinde oluşturulan iklim de bölücü terör örgütünün eylemlerine başlaması da zahirde birbirinden bağımsız görünüyor. Ama esasta hepsi aynı oyunun birbirlerini takip eden sahneleridir.
Şayet şehit olan güvenlik güçlerimiz ve hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmasa inanın bana terör örgütünün eylemleri bizim için Gezi'den daha büyük bir tehdit değil. Şehitlerimizin acısı gazilerimizin üzüntüsü dışında bu mücadelenin başarısı konusunda en küçük bir şüphemiz tereddütümüz yok.
Son seyahatte, Broking Enstitüsü'nde bir konuşmam var. Malum yapılar gelmiş, yaklaşık 150 kişi falan. Hayatta bir araya gelemeyecek yapılar orada. PKK, PYD, Asala, paralel devlet yapılanması ve Atatürkçü Düşünce Grubu da orada. Bbir araya gelmiş. Önce hepsi bana saldırıyordu. Sonra Atatürkçü Düşünce Grubu'ndan birileri onlara saldırdı. Öbür tarafta bizi destekleyen bir grup. Biz kulak vermeden konuşmamızı yaptık ve ayrıldık. Kimler kimlerle bir araya geliyor. Nerede bir araya geliyor, Amerika'da. Oradaki güvenlik güçlerinin herhangi bir müdahalesi de söz konusu değil, orası özgürlükler ülkesi.
Ama kısa bir süre önce Obama'ya Twitter'dan ölüm tehdidi yapan bir kişi içerde. Bizde öyle tweet'ten mahkum olanları pek görmedim. Bana bunca hakaret oluyor.
Eğer devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçüleri içinde yürütmezsek, bu mesele bizim için 3 günlük iştir. Biz aslan gibi mücadele etmeyi mertçe davranmayı sürdüreceğiz. Biz düşmanını bile arkasından vuran bir millet olmadık. Bizim özelliğimiz bu. Bu milletin tarihinde alçaklık yoktur.
Paralel yapı denen şer örgütünün ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında tüm imkanları ve gücüyle, devletimiz ve milletimizin aleyhinde çalıştığını bilmenizi istiyorum.
Amerika'da bu yapının nasıl bölücü örgütün mensuplarıyla, Ermeni komitacılarıyla koyun koyuna olduğunu bizzat işte bu son seyahatte gördük, yaşadık. Bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütleri içinde, pusuda bekleyen paralel yapı mensunlarının, buldukları her fırsatta nasıl içlerindeki kini, düşmanlığı, husumeti ortaya döktüklerini gayet iyi biliyoruz. Yalanın, riyanın, iki yüzlülüğün, sahtekarlığın, şahsiyetsizliğin en üst seviyeye çıktığı bu yapının mensuplarına ve ihanetlerine karşı daima teyakkuz halinde olmalıyız.
Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, siyasetçi kılıklı eylemci, memur ünvanlı milis olarak, terör örgütünün emrine girenlerin elinde silahı, bombası olan teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Yine kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar da terör örgütü mensuplarıyla aynı amaca hizmet ediyorlar. Bu konuda da milletçe dikkatli olmalıyız. Devletine ve milletine ihanet içinde olan hiç kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Güvenlik güçlerimiz, teröristlerle mücadelelerini başarıyla, fedakarlıkla ve hassasiyetle yürütüyorlar.
Şehitlerimiz oluyor. Şüphesiz ki ciğerimiz, yüreğimiz dağlanıyor. Gün geliyor bizler de anneler gibi mahsun hale düşüyoruz. Ama biz şunu da biliyoruz, bu araziler tapu kadastrosundaki tarla değildir. Nasıl ki imar girdiği zaman arsa olursa, bu vatan toprakları da şüheda kanıyla ıslandığı zaman vatan olur.
"VATANDAŞLIKTAN ÇIKARMA DAHİL TÜM ÖNLEMLERİ ALMAKTA KARARLIYIZ"
Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar.
Ülkemizin bekasını güvene alacak adımları atmalıyız. Bizim gidecek başka bir vatanımız yok. Bunu bileceğiz. Vatanını kaybetmenin özgürlüğünü kaybetmenin ne demek olduğunu bölgemizdeki gelişmelere bakınca görüyoruz.
"MİLLETİM ADINA MEYDAN OKUYORUM"
Her kim ki bu vatana göz dikerse, önce bin yıldır ödediğimiz bedellere baksın, adımını da ona göre atsın. Zira o adım, son adımı olabilir. Bu sözüm, farklı isim ve söylemlerle ülkemizin bütünlüğünü, milletimizin birliğini hedef alan herkesedir. Eğer buna meydan okuma deniliyorsa, evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kem gözle bakan, kötü niyet besleyen herkese, milletim adına, Cumhurbaşkanı sıfatıyla ben de meydan okuyorum.
Bu topraklarda ilelebet ezanlarımız susmayacak, bayrağımız inmeyecek. Milletimiz bölünmeyecek. Vatanımız parçalanmayacak, devletimiz de yıkılmayacak bugüne kadar olduğu gibi.
Son dönemde gündemde olduğu halde ağırdan alınan dokunulmazlık meselesinin bir an önce halli gerekir. Buradaki yanlış tanımlamalara kulak vermemek gerekir. Bunun öylesi böylesi yok. Bir an önce mesafe katedip, kim geliyorsa onlarla beraber devam edip yasal düzenlemeyi parlamentodan çıkarmak lazım. Bunu geciktirmenin bir anlamı yok. Birileri ipe un seriyor, her şey ortada. Parlamento yargının önünü açsın yargı gereğini yapsın. Hiçbir zaman oturup konuşma anlayışı içinde olamayız. Bu devletin teröristlerle oturup konuşma gibi bir durumu yoktur. O devir bitti. Demokratik açılım adımı atıldı, yaklaştılar mı, yaklaşmadılar."
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, terör olaylarına değindi.
Terörle mücadelenin devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, "Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız" dedi.
Terör örgütünün eylemleri için "Şehit olan güvenlik güçlerimiz ve hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmasa bizim için Gezi'den daha büyük bir tehdit değil" ifadesini kullanan Erdoğan, "Devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçüleri içinde yürütmezsek, bu mesele bizim için 3 günlük iştir" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bizim inancımızda, tarihimizde kültürümüzde hukukun çok önemli bir yeri var. Avukatlar geleneksel olarak toplum lideri konumundalardır. Bizler milletvekili arkadaşlarımızın tespitini yaparken en yüksek orandakiler avukat ve hukukçulardır. Danışmanlarımın ağırlıklı kısmını hukukçular oluşturuyor.
Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz, bunda hiç şüphemiz yok. Aynı durum gazeteci kimliği, buranın altını özellikle çiziyorum, akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerli. Bakıyorsunuz son zamanlarda, 'akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın' deniyor. Ne demek, suçluysa, eğer yargı buna hükmettiyse o da tutuklu yargılanacak.
Gezi olayları denen hadise üzerinden şahsıma ve hükümete muhalif olan herkesi mobilize ederek sosyal bir kaos çıkarmayı denediler. Bu işe sempatiyle bakanlar bile mesele Gezi Parkı değil şifresini duyunca gerçeği duydular ve geri çekildiler.
Ben başbakanlığım dönemimde milyarlarca fidan dikmiş bir başbakandım. İçinde milletin olmadığı her hareket gibi Gezi Parkı eylemleri de balon gibi söndü gitti. Bu plan tutmayınca paralel ihanet şebekesi harekete geçirilerek bir saldırı başlatıldı. Burada da işin içinde millet yoktu. Yıllar sonra ülkemizde bir kan ve can pazarı kurdular.
Gezi olayları için bir üst aklın planlaması dediğimde bunun kim olduğunu sordular. Şimdi bunu siz bulacaksınız ben açıklarsam olmaz dedim. Şimdi üst akıl ortaya çıktı. Hele hele son Amerika seyahatinde bu uygulama çok daha açık bir şekilde ortaya çıktı.
Gezi olayları da, paralel yapının darbe teşebbüsü de, 7 Haziran öncesinde oluşturulan iklim de bölücü terör örgütünün eylemlerine başlaması da zahirde birbirinden bağımsız görünüyor. Ama esasta hepsi aynı oyunun birbirlerini takip eden sahneleridir.
Şayet şehit olan güvenlik güçlerimiz ve hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmasa inanın bana terör örgütünün eylemleri bizim için Gezi'den daha büyük bir tehdit değil. Şehitlerimizin acısı gazilerimizin üzüntüsü dışında bu mücadelenin başarısı konusunda en küçük bir şüphemiz tereddütümüz yok.
Son seyahatte, Broking Enstitüsü'nde bir konuşmam var. Malum yapılar gelmiş, yaklaşık 150 kişi falan. Hayatta bir araya gelemeyecek yapılar orada. PKK, PYD, Asala, paralel devlet yapılanması ve Atatürkçü Düşünce Grubu da orada. Bbir araya gelmiş. Önce hepsi bana saldırıyordu. Sonra Atatürkçü Düşünce Grubu'ndan birileri onlara saldırdı. Öbür tarafta bizi destekleyen bir grup. Biz kulak vermeden konuşmamızı yaptık ve ayrıldık. Kimler kimlerle bir araya geliyor. Nerede bir araya geliyor, Amerika'da. Oradaki güvenlik güçlerinin herhangi bir müdahalesi de söz konusu değil, orası özgürlükler ülkesi.
Ama kısa bir süre önce Obama'ya Twitter'dan ölüm tehdidi yapan bir kişi içerde. Bizde öyle tweet'ten mahkum olanları pek görmedim. Bana bunca hakaret oluyor.
Eğer devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçüleri içinde yürütmezsek, bu mesele bizim için 3 günlük iştir. Biz aslan gibi mücadele etmeyi mertçe davranmayı sürdüreceğiz. Biz düşmanını bile arkasından vuran bir millet olmadık. Bizim özelliğimiz bu. Bu milletin tarihinde alçaklık yoktur.
Paralel yapı denen şer örgütünün ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında tüm imkanları ve gücüyle, devletimiz ve milletimizin aleyhinde çalıştığını bilmenizi istiyorum.
Amerika'da bu yapının nasıl bölücü örgütün mensuplarıyla, Ermeni komitacılarıyla koyun koyuna olduğunu bizzat işte bu son seyahatte gördük, yaşadık. Bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütleri içinde, pusuda bekleyen paralel yapı mensunlarının, buldukları her fırsatta nasıl içlerindeki kini, düşmanlığı, husumeti ortaya döktüklerini gayet iyi biliyoruz. Yalanın, riyanın, iki yüzlülüğün, sahtekarlığın, şahsiyetsizliğin en üst seviyeye çıktığı bu yapının mensuplarına ve ihanetlerine karşı daima teyakkuz halinde olmalıyız.
Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, siyasetçi kılıklı eylemci, memur ünvanlı milis olarak, terör örgütünün emrine girenlerin elinde silahı, bombası olan teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Yine kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar da terör örgütü mensuplarıyla aynı amaca hizmet ediyorlar. Bu konuda da milletçe dikkatli olmalıyız. Devletine ve milletine ihanet içinde olan hiç kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Güvenlik güçlerimiz, teröristlerle mücadelelerini başarıyla, fedakarlıkla ve hassasiyetle yürütüyorlar.
Şehitlerimiz oluyor. Şüphesiz ki ciğerimiz, yüreğimiz dağlanıyor. Gün geliyor bizler de anneler gibi mahsun hale düşüyoruz. Ama biz şunu da biliyoruz, bu araziler tapu kadastrosundaki tarla değildir. Nasıl ki imar girdiği zaman arsa olursa, bu vatan toprakları da şüheda kanıyla ıslandığı zaman vatan olur.
"VATANDAŞLIKTAN ÇIKARMA DAHİL TÜM ÖNLEMLERİ ALMAKTA KARARLIYIZ"
Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar.
Ülkemizin bekasını güvene alacak adımları atmalıyız. Bizim gidecek başka bir vatanımız yok. Bunu bileceğiz. Vatanını kaybetmenin özgürlüğünü kaybetmenin ne demek olduğunu bölgemizdeki gelişmelere bakınca görüyoruz.
"MİLLETİM ADINA MEYDAN OKUYORUM"
Her kim ki bu vatana göz dikerse, önce bin yıldır ödediğimiz bedellere baksın, adımını da ona göre atsın. Zira o adım, son adımı olabilir. Bu sözüm, farklı isim ve söylemlerle ülkemizin bütünlüğünü, milletimizin birliğini hedef alan herkesedir. Eğer buna meydan okuma deniliyorsa, evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kem gözle bakan, kötü niyet besleyen herkese, milletim adına, Cumhurbaşkanı sıfatıyla ben de meydan okuyorum.
Bu topraklarda ilelebet ezanlarımız susmayacak, bayrağımız inmeyecek. Milletimiz bölünmeyecek. Vatanımız parçalanmayacak, devletimiz de yıkılmayacak bugüne kadar olduğu gibi.
Son dönemde gündemde olduğu halde ağırdan alınan dokunulmazlık meselesinin bir an önce halli gerekir. Buradaki yanlış tanımlamalara kulak vermemek gerekir. Bunun öylesi böylesi yok. Bir an önce mesafe katedip, kim geliyorsa onlarla beraber devam edip yasal düzenlemeyi parlamentodan çıkarmak lazım. Bunu geciktirmenin bir anlamı yok. Birileri ipe un seriyor, her şey ortada. Parlamento yargının önünü açsın yargı gereğini yapsın. Hiçbir zaman oturup konuşma anlayışı içinde olamayız. Bu devletin teröristlerle oturup konuşma gibi bir durumu yoktur. O devir bitti. Demokratik açılım adımı atıldı, yaklaştılar mı, yaklaşmadılar."