Milliyet gazetesi yazarı Ercan Güven, üç futbolcunun bu sıradışı davranışlarının gerçek sebeplerini anlatan bir yazı kaleme aldı. 'Caner, Gökhan, Topal olmak' başlıklı yazı, şöyle:
Mehmet Topal, Osmanlıspor maçından sonra çimlerin üzerine çöktü ve gözlerinden iki damla yaş süzüldü.
Caner Erkin, Galatasaray derbisi gibi önemli bir maçın toplantısında zıvanadan çıktı, hocanın üzerine yürüdü.
Gökhan Gönül alarma bastı… Kaçan golleri “beceriksizlik” olarak niteledi ve “şampiyon olamazsak en ağır faturayı bizler öderiz” dedi…
Oysa iki hafta öncesine kadar “ayakları var dilleri yoktu” bu adamların.
Her jestini, her cümlesini özenle seçen Fenerbahçeli profesyonellere adeta “travma sonrası stres bozukluğu” yaşatan ne ola ki?
Sadece şampiyonluk ihtimalinin bire on vermesi mi?
Hiç sanmam…
Bunlar bardaktan taşan damlalar!
Peki bardak nasıl doldu?
Dilerseniz empati yapalım, onların kramponlarını giyelim, Gökhan, Mehmet, Caner olalım ve onların yerine anlatalım:
İŞİNİ YAPMAYANIN KIZGINLIĞI İÇİNDEYİZ
Biz ilkel adamlar değiliz!.. Kimse Fenerbahçe’de yerli-yabancı çekişmesi gibi basite indirgemesin meseleyi… Sadece işini yapanın yapmayana haklı kızgınlığı içindeyiz. Sorumluluk hissedenle hissetmeyen çekişmesi diyebilirsiniz.
Ve hayal kırıklığı!
Bu ne biçim iş kardeşim!.. Herkes takdir ediyor mu Fenerbahçe savunmasını? Evet… İşte o savunmada biz Fenerbahçe’nin Mehmetçikleri olarak işimizi hakkıyla yapıyoruz.
Yetmiyor; takımı ileri taşımak, forvetlere fırsat yaratmak için kendimizi paralıyoruz. Rüzgar tersine dönerse bavulunu toplayıp yeni kulüplerine doğru saygın ve mutlu şekilde yola çıkacak yabancı yıldızlarımız bir topu kaleye sokamıyorlar.
Onlar gider kurtulur, biz gitsek de bu ülkeye döneceğiz ve şu sezonda şampiyonluk kaçarsa birer Fenerbahçeli olarak tamamlayacağımız ömrümüzde her an hesap vereceğiz.
Niye?.. Beyler kalenin önünde topu içeri itemiyorlar.
Üstelik bizim üç katımız para alıyorlar.
BİZİM SAHADA ANAMIZ AĞLIYOR...
Hepimize yazık... Bizim sahada anamız ağlıyor... Şampiyon olsak belki ona göre kontrat yenileyeceğiz, ona göre itibar göreceğiz. Ama görünen o ki, fatura dönüp bize çıkacak.
Evet, kontrat da ayrı problem. İşimize yansıtmadan mücadele ettiğimiz kişisel krizlerimizden biri de o.
Mesele rakip Beşiktaş bile bizi yıpratmak için kullanıyor kontratları…
Rakibin yöneticileri soru gelince “Gökhan Gönül ve Mehmet Topal ile ilgili bir girişimde bulunmadık” diyorlar, ardından “onları kim istemez” eklemesini yapıyorlar... İçlerinde seneye 4G olacağız diyen bile var.
Nasıl baskı altında kalmayalım biz?
Resmen sahada çalım atmaya korkar hale geldik. Üçümüzün de kafası rahat değil. Düşünsenize Galatasaray maçında kademeye girerken kazara kendİ kalemize gol atma ihtimalini... Biteriz vallahi. Her şeyi çok iyi hesap edebilen yönetimimiz niye bu fırsatı verir anlamak mümkün değil. İsteseler beş dakikada hallederler.
Belli ki, “onlar Fenerbahçeli, kovsak gitmezler” diyorlar… Elbette futbolu Fenerbahçe’de noktalamak en büyük hayal bizim için. Ama zorla güzellik olmaz. Hem şöyle bir sezonda yaşadığımız gerilim ne olacak.
NEDİR BERBAT HALİNİZ?
Sonra da soruyor dostlar, nedir berbat haliniz diye.
Dert bu kadar olsa iyi…
Her gece yatarken, her sabah kalkarken beynimizi kemiren teknik direktör sorunumuz Samandra’da/ kulübede öylece duruyor!
Evet, teknik direktörümüz teknik arıza sanki!.. Bizler Pereira’yı gördükten sonra hoca olmaktan vazgeçtik... Çünkü Volkan ile Alper Galatasaray maçında sahadan çıkıyorsa biz futbolu hiç bilmiyoruz demektir.
Sandalda tersine kürek çekenler varsa bizim çabamızla ancak bu kadar yol alır takım.
"BİRE BİR AYNI ŞEKİLDE DÜŞÜNÜYORLARDIR"
“Yok canım… Bunları da nereden çıkardın” mı diyorsunuz?
Ben de diyorum ki, bire bir aynı şekilde düşünüyordur Mehmet Topal, Gökhan Gönül, Caner Erkin…
Ve sıradışı tepkileri bu yüzdendir.
Neden?.. Çünkü yazdıklarım basit ve yalın olgulardır.
Malum; olasılıklar çoksa, doğruya en yakın olanı en basit olanıdır. Hele somut gerçeklerle destekleniyorsa…
İnanmayanlar, gidip kendilerine sorsunlar!
Mehmet Topal, Osmanlıspor maçından sonra çimlerin üzerine çöktü ve gözlerinden iki damla yaş süzüldü.
Caner Erkin, Galatasaray derbisi gibi önemli bir maçın toplantısında zıvanadan çıktı, hocanın üzerine yürüdü.
Gökhan Gönül alarma bastı… Kaçan golleri “beceriksizlik” olarak niteledi ve “şampiyon olamazsak en ağır faturayı bizler öderiz” dedi…
Oysa iki hafta öncesine kadar “ayakları var dilleri yoktu” bu adamların.
Her jestini, her cümlesini özenle seçen Fenerbahçeli profesyonellere adeta “travma sonrası stres bozukluğu” yaşatan ne ola ki?
Sadece şampiyonluk ihtimalinin bire on vermesi mi?
Hiç sanmam…
Bunlar bardaktan taşan damlalar!
Peki bardak nasıl doldu?
Dilerseniz empati yapalım, onların kramponlarını giyelim, Gökhan, Mehmet, Caner olalım ve onların yerine anlatalım:
İŞİNİ YAPMAYANIN KIZGINLIĞI İÇİNDEYİZ
Biz ilkel adamlar değiliz!.. Kimse Fenerbahçe’de yerli-yabancı çekişmesi gibi basite indirgemesin meseleyi… Sadece işini yapanın yapmayana haklı kızgınlığı içindeyiz. Sorumluluk hissedenle hissetmeyen çekişmesi diyebilirsiniz.
Ve hayal kırıklığı!
Bu ne biçim iş kardeşim!.. Herkes takdir ediyor mu Fenerbahçe savunmasını? Evet… İşte o savunmada biz Fenerbahçe’nin Mehmetçikleri olarak işimizi hakkıyla yapıyoruz.
Yetmiyor; takımı ileri taşımak, forvetlere fırsat yaratmak için kendimizi paralıyoruz. Rüzgar tersine dönerse bavulunu toplayıp yeni kulüplerine doğru saygın ve mutlu şekilde yola çıkacak yabancı yıldızlarımız bir topu kaleye sokamıyorlar.
Onlar gider kurtulur, biz gitsek de bu ülkeye döneceğiz ve şu sezonda şampiyonluk kaçarsa birer Fenerbahçeli olarak tamamlayacağımız ömrümüzde her an hesap vereceğiz.
Niye?.. Beyler kalenin önünde topu içeri itemiyorlar.
Üstelik bizim üç katımız para alıyorlar.
BİZİM SAHADA ANAMIZ AĞLIYOR...
Hepimize yazık... Bizim sahada anamız ağlıyor... Şampiyon olsak belki ona göre kontrat yenileyeceğiz, ona göre itibar göreceğiz. Ama görünen o ki, fatura dönüp bize çıkacak.
Evet, kontrat da ayrı problem. İşimize yansıtmadan mücadele ettiğimiz kişisel krizlerimizden biri de o.
Mesele rakip Beşiktaş bile bizi yıpratmak için kullanıyor kontratları…
Rakibin yöneticileri soru gelince “Gökhan Gönül ve Mehmet Topal ile ilgili bir girişimde bulunmadık” diyorlar, ardından “onları kim istemez” eklemesini yapıyorlar... İçlerinde seneye 4G olacağız diyen bile var.
Nasıl baskı altında kalmayalım biz?
Resmen sahada çalım atmaya korkar hale geldik. Üçümüzün de kafası rahat değil. Düşünsenize Galatasaray maçında kademeye girerken kazara kendİ kalemize gol atma ihtimalini... Biteriz vallahi. Her şeyi çok iyi hesap edebilen yönetimimiz niye bu fırsatı verir anlamak mümkün değil. İsteseler beş dakikada hallederler.
Belli ki, “onlar Fenerbahçeli, kovsak gitmezler” diyorlar… Elbette futbolu Fenerbahçe’de noktalamak en büyük hayal bizim için. Ama zorla güzellik olmaz. Hem şöyle bir sezonda yaşadığımız gerilim ne olacak.
NEDİR BERBAT HALİNİZ?
Sonra da soruyor dostlar, nedir berbat haliniz diye.
Dert bu kadar olsa iyi…
Her gece yatarken, her sabah kalkarken beynimizi kemiren teknik direktör sorunumuz Samandra’da/ kulübede öylece duruyor!
Evet, teknik direktörümüz teknik arıza sanki!.. Bizler Pereira’yı gördükten sonra hoca olmaktan vazgeçtik... Çünkü Volkan ile Alper Galatasaray maçında sahadan çıkıyorsa biz futbolu hiç bilmiyoruz demektir.
Sandalda tersine kürek çekenler varsa bizim çabamızla ancak bu kadar yol alır takım.
"BİRE BİR AYNI ŞEKİLDE DÜŞÜNÜYORLARDIR"
“Yok canım… Bunları da nereden çıkardın” mı diyorsunuz?
Ben de diyorum ki, bire bir aynı şekilde düşünüyordur Mehmet Topal, Gökhan Gönül, Caner Erkin…
Ve sıradışı tepkileri bu yüzdendir.
Neden?.. Çünkü yazdıklarım basit ve yalın olgulardır.
Malum; olasılıklar çoksa, doğruya en yakın olanı en basit olanıdır. Hele somut gerçeklerle destekleniyorsa…
İnanmayanlar, gidip kendilerine sorsunlar!