Hepimiz ne kadar iyi hissettirdiğini zaten biliyoruz ama şimdi Health&Place’de yayınlanan bir rapora göre bilim de bunu destekliyor.
Yeşil ve mavi alanlarla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar görece yeni de olsa, doğanın terapi etkisinin kültürel farkındalığı oldukça eski. Şairler, Hıristiyan mistikler, doğaya tapan paganlar, hepsi de ağaçların ve gelgitin gücünü kutsal olarak görmüşler, bizeyse bugün bunu bilimsel olarak
ölçmek kalmış.
Örneğin, Nisan 2016’da, ağaçlara veya herhangi bir bitki örtüsüne yakın yaşamanın kadınların ömrünü uzattığına dair bir araştırma yayınlandı. Araştırmacılar, yeşil alanlara yakın yaşamanın sağlıkla ilişkisinin egzersiz imkanına, sosyalleşme alanına ve yeşilin stresi azaltmasına bağlı olduğunu düşünüyor. Ayrıca doğa yürüyüşlerinin de insanı iyi hissettirdiğini gösteren araştırmalar da var.
Michigan Eyalet Üniversitesi ve Canterbury Üniversitesi tarafından yürütülen yeni araştırmanın yazarları ise aynısının mavi alanlar için de geçerli olduğunu düşünüyor ve özellikle Yeni Zelanda’nın başkenti olan Wellington gibi kalabalık bir şehirde yeşil ve mavi alanların stresi azaltıp azaltmadığı ile ilgileniyorlar. Yaklaşık 500 bin vatandaşı ile Wellington, Yeni Zelanda’nın yüzde 10,6’sına ev sahipliği yapıyor.
Araştırmacılar önce mavi ve yeşil alanların haritasını çıkardılar ve daha sonra bu haritayı 442 kişinin katıldığı ve sağlık, akıl sağlığı, doktor ziyaretleri, sosyoekonomik statü konularını içeren bir anketle karşılaştırdılar. Bu araştırmaya göre mavi alanları daha çok görmek daha az stres seviyesi ile önemli bir şekilde ilişkiliydi ancak Michigan Eyalet Üniversitesi Sağlık Coğrafyacısı Amber L. Pearson aynı sonucu yeşil alanlar için bulmadıklarını belirtti.
Peki ya bu aslında para ile ilgiliyse? Sonuçta sosyoekonomik statüsü daha yüksek olan insanların hem sağlık imkanlarına hem de mavi ve yeşil alanlara ulaşımı daha kolay. Ama yaş, cinsiyet, suç oranı gibi değişkenlerden sonra bile suyun daha iyi bir akıl sağlığı ile ilişkisi ortadaydı.
Testin sonuçlarından emin olmak için araştırmacılar mavi alanları görmeyi tamamen alakasız bir faktör olan dişsizlikle ölçtüler ve
aralarında bir ilişki çıkmadığı için araştırmaları doğrulandı.
Peki su bizim için bu kadar faydalıyken ağaçlar neden değil? Pearson’a göre bu sonuç onların araştırma modelleriyle ilgili çünkü araştırmaları insan yapımı olan stadyum, park gibi alanları da içeriyor ancak Pearson, tamamen doğal ormanlara bakılsaydı farklı bir sonuç elde edilebileceğini düşünüyor.
Türkiye’de ise henüz böyle bir araştırma yok ancak yapıldığı takdirde ilginç sonuçları olacakmış gibi görünüyor. Sabah Gazetesi’nde yer alan Şehirlerin Mutluluk Haritası haberine göre Tekirdağ, Antalya gibi denize kıyısı olan şehirler ilk sıralarda yer alırken, Habertürk’ün Türkiye’nin Depresyon Haritası haberinde bahsedilen Sağlık Bakanlığı'nın 2015'te yayınladığı Türkiye Depresyon Haritası'da en çok antidepresan kullanılan şehirler arasında hem denizle hem yeşille iç içe Karadeniz bölgesi şehirleri başı çekiyor.
Yeşil ve mavi alanlarla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar görece yeni de olsa, doğanın terapi etkisinin kültürel farkındalığı oldukça eski. Şairler, Hıristiyan mistikler, doğaya tapan paganlar, hepsi de ağaçların ve gelgitin gücünü kutsal olarak görmüşler, bizeyse bugün bunu bilimsel olarak
ölçmek kalmış.
Örneğin, Nisan 2016’da, ağaçlara veya herhangi bir bitki örtüsüne yakın yaşamanın kadınların ömrünü uzattığına dair bir araştırma yayınlandı. Araştırmacılar, yeşil alanlara yakın yaşamanın sağlıkla ilişkisinin egzersiz imkanına, sosyalleşme alanına ve yeşilin stresi azaltmasına bağlı olduğunu düşünüyor. Ayrıca doğa yürüyüşlerinin de insanı iyi hissettirdiğini gösteren araştırmalar da var.
Michigan Eyalet Üniversitesi ve Canterbury Üniversitesi tarafından yürütülen yeni araştırmanın yazarları ise aynısının mavi alanlar için de geçerli olduğunu düşünüyor ve özellikle Yeni Zelanda’nın başkenti olan Wellington gibi kalabalık bir şehirde yeşil ve mavi alanların stresi azaltıp azaltmadığı ile ilgileniyorlar. Yaklaşık 500 bin vatandaşı ile Wellington, Yeni Zelanda’nın yüzde 10,6’sına ev sahipliği yapıyor.
Araştırmacılar önce mavi ve yeşil alanların haritasını çıkardılar ve daha sonra bu haritayı 442 kişinin katıldığı ve sağlık, akıl sağlığı, doktor ziyaretleri, sosyoekonomik statü konularını içeren bir anketle karşılaştırdılar. Bu araştırmaya göre mavi alanları daha çok görmek daha az stres seviyesi ile önemli bir şekilde ilişkiliydi ancak Michigan Eyalet Üniversitesi Sağlık Coğrafyacısı Amber L. Pearson aynı sonucu yeşil alanlar için bulmadıklarını belirtti.
Peki ya bu aslında para ile ilgiliyse? Sonuçta sosyoekonomik statüsü daha yüksek olan insanların hem sağlık imkanlarına hem de mavi ve yeşil alanlara ulaşımı daha kolay. Ama yaş, cinsiyet, suç oranı gibi değişkenlerden sonra bile suyun daha iyi bir akıl sağlığı ile ilişkisi ortadaydı.
Testin sonuçlarından emin olmak için araştırmacılar mavi alanları görmeyi tamamen alakasız bir faktör olan dişsizlikle ölçtüler ve
aralarında bir ilişki çıkmadığı için araştırmaları doğrulandı.
Peki su bizim için bu kadar faydalıyken ağaçlar neden değil? Pearson’a göre bu sonuç onların araştırma modelleriyle ilgili çünkü araştırmaları insan yapımı olan stadyum, park gibi alanları da içeriyor ancak Pearson, tamamen doğal ormanlara bakılsaydı farklı bir sonuç elde edilebileceğini düşünüyor.
Türkiye’de ise henüz böyle bir araştırma yok ancak yapıldığı takdirde ilginç sonuçları olacakmış gibi görünüyor. Sabah Gazetesi’nde yer alan Şehirlerin Mutluluk Haritası haberine göre Tekirdağ, Antalya gibi denize kıyısı olan şehirler ilk sıralarda yer alırken, Habertürk’ün Türkiye’nin Depresyon Haritası haberinde bahsedilen Sağlık Bakanlığı'nın 2015'te yayınladığı Türkiye Depresyon Haritası'da en çok antidepresan kullanılan şehirler arasında hem denizle hem yeşille iç içe Karadeniz bölgesi şehirleri başı çekiyor.