Birbiri ardına gelen tesadüfi olayların bir neticesi miyiz yoksa kaderimizi daha büyük bir güç mü çizdi? Dünyamızı, dünya üzerindeki varlığımızı anlamlandırmanın ve evrenin anlamı üzerine düşünmenin bu iki temel düşünce şeklinin ortak noktalarını bir araya getiren farklı bir yolu daha bulunuyor; natüralizm.
Okuyucularını zaman içerisinde bir yolculuğa çıkardığı From Eternity to Here (Ebediyetten Bugüne) ve Higgs
Bozonu avını anlattığı The Particle At the End of the Universe (Evrenin Sonundaki Parçacık) kitaplarıyla tanınan Sean Carroll, şiirsel naturalizmin sıkı bir savunucusu. 49 yaşındaki Kaliforniya Teknik Üniversitesi profesörü, yeni çıkan The Big Picture: Origin of Life, Meaning and the Universe Itself (Büyük Resim: Yaşamın Kökeni, Anlamı ve Evrenin Kendisi) kitabında şiirsel natüralizm fikrinin üzerine eğiliyor. Carroll bu çalışmasında kendi kozmoloji çalışmalarını geçmişteki büyük düşünürlerin fikirleriyle bir araya getiriyor. Bunu yaparken Los Angeles otoyolunda yaşadığı kişisel ölümden dönme deneyimini ya da Star Trek filmindeki ışınlanma konseptindeki sorunlar üzerine kafa yorması gibi anekdotları bir araya getiriyor.
Sean Carroll The Big Picture kitabında sık sık kullandığı şiirsel natüralizm terimini ve bu terimin ateizmden farkını şu şekilde açıklıyor:
“Ateizm, teizme bir karşı çıkıştır. En saf ifadesiyle bir fikrin tamamen reddidir. Dünyanın nasıl olduğu ile ilgili esas bir düşünce değildir. Teizme göre fiziksel dünyamız vardır ve bunun yanında tanrı vardır. Natüralizmde ise doğal dünyamızdan farklı bir şey yoktur, ruhlar, tanrısal varlıklar veya buna benzer metafizik hiçbir şey yoktur. Şiirsel natüralizm ise dünyamız üzerine konuşmanın birçok farklı yolu olduğunu vurgular. Şöyle ki fiziksel kanunlar kişilerüstü ve kesin olsa da bu fikirler, sebepler, özgür irade gibi konular üzerine konuşamayacağımız anlamına gelmez.”
Sean Carroll bu konudaki düşüncelerini, kendi yaşamı, popüler kültür öğeleri, parçacık fiziği, kozmoloji çalışmaları, tarih ve felsefeden yararlanarak kitabına aktarıyor. Bu kadar geniş konulardan yararlanarak bu kitabını yazmasının
nedenini, The Big Picture (Büyük Resim) kitabının aynı zamanda natüralizm için bir savunma olması olarak açıklıyor. Natüralizme göre; fizik kuralları ile yönetilen bir dünyada yaşıyoruz ve dinin söylediğinin aksine bu dünyada bulunmamızın herhangi bir nedeni ya da amacı bulunmuyor. Bu fikre göre hiçbir amaç olmadan dünyaya atılmış ve fizik kurallarına uymak zorunda olan bir atomlar topluluğu olmamız yaşamımızı anlamsız kılmaz. Evet, bir amaçtan dolayı hayata gelmiyoruz ya da bir hedef bulunmuyor ancak bu, amaç diye bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. İnsan türünün yaratıcı doğası ve yetenekleri natüralizme göre hayatımıza anlam katan şeyler. Sadece insanlar doğruyu yanlıştan, güzeli yanlıştan ayırabilme yeteneğine sahip ve Carroll'a göre bu bakış açısı nefes kesen ve zorlayıcı bir araştırma alanı.
Carroll, merak ve korkunun birbirine karıştırılan duygular olduğunu iletiyor. Korku bize dünyanın etkileyiciliğini gösterir ancak onu anlamaktan alıkoyar. Merak ise bize dünyayı anlama konusunda adım atmamızı sağlayan duygudur. Carroll, okuyucularından dünyamızın ve hayatımızın anlaşılabilir olduğunu bilmelerini istiyor ve ekliyor şu an için bu uzak bir ihtimal gibi görünüyor ve o noktada değiliz ancak bu konu çözülemeyecek bir gizem değil.
Okuyucularını zaman içerisinde bir yolculuğa çıkardığı From Eternity to Here (Ebediyetten Bugüne) ve Higgs
Bozonu avını anlattığı The Particle At the End of the Universe (Evrenin Sonundaki Parçacık) kitaplarıyla tanınan Sean Carroll, şiirsel naturalizmin sıkı bir savunucusu. 49 yaşındaki Kaliforniya Teknik Üniversitesi profesörü, yeni çıkan The Big Picture: Origin of Life, Meaning and the Universe Itself (Büyük Resim: Yaşamın Kökeni, Anlamı ve Evrenin Kendisi) kitabında şiirsel natüralizm fikrinin üzerine eğiliyor. Carroll bu çalışmasında kendi kozmoloji çalışmalarını geçmişteki büyük düşünürlerin fikirleriyle bir araya getiriyor. Bunu yaparken Los Angeles otoyolunda yaşadığı kişisel ölümden dönme deneyimini ya da Star Trek filmindeki ışınlanma konseptindeki sorunlar üzerine kafa yorması gibi anekdotları bir araya getiriyor.
Sean Carroll The Big Picture kitabında sık sık kullandığı şiirsel natüralizm terimini ve bu terimin ateizmden farkını şu şekilde açıklıyor:
“Ateizm, teizme bir karşı çıkıştır. En saf ifadesiyle bir fikrin tamamen reddidir. Dünyanın nasıl olduğu ile ilgili esas bir düşünce değildir. Teizme göre fiziksel dünyamız vardır ve bunun yanında tanrı vardır. Natüralizmde ise doğal dünyamızdan farklı bir şey yoktur, ruhlar, tanrısal varlıklar veya buna benzer metafizik hiçbir şey yoktur. Şiirsel natüralizm ise dünyamız üzerine konuşmanın birçok farklı yolu olduğunu vurgular. Şöyle ki fiziksel kanunlar kişilerüstü ve kesin olsa da bu fikirler, sebepler, özgür irade gibi konular üzerine konuşamayacağımız anlamına gelmez.”
Sean Carroll bu konudaki düşüncelerini, kendi yaşamı, popüler kültür öğeleri, parçacık fiziği, kozmoloji çalışmaları, tarih ve felsefeden yararlanarak kitabına aktarıyor. Bu kadar geniş konulardan yararlanarak bu kitabını yazmasının
nedenini, The Big Picture (Büyük Resim) kitabının aynı zamanda natüralizm için bir savunma olması olarak açıklıyor. Natüralizme göre; fizik kuralları ile yönetilen bir dünyada yaşıyoruz ve dinin söylediğinin aksine bu dünyada bulunmamızın herhangi bir nedeni ya da amacı bulunmuyor. Bu fikre göre hiçbir amaç olmadan dünyaya atılmış ve fizik kurallarına uymak zorunda olan bir atomlar topluluğu olmamız yaşamımızı anlamsız kılmaz. Evet, bir amaçtan dolayı hayata gelmiyoruz ya da bir hedef bulunmuyor ancak bu, amaç diye bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. İnsan türünün yaratıcı doğası ve yetenekleri natüralizme göre hayatımıza anlam katan şeyler. Sadece insanlar doğruyu yanlıştan, güzeli yanlıştan ayırabilme yeteneğine sahip ve Carroll'a göre bu bakış açısı nefes kesen ve zorlayıcı bir araştırma alanı.
Carroll, merak ve korkunun birbirine karıştırılan duygular olduğunu iletiyor. Korku bize dünyanın etkileyiciliğini gösterir ancak onu anlamaktan alıkoyar. Merak ise bize dünyayı anlama konusunda adım atmamızı sağlayan duygudur. Carroll, okuyucularından dünyamızın ve hayatımızın anlaşılabilir olduğunu bilmelerini istiyor ve ekliyor şu an için bu uzak bir ihtimal gibi görünüyor ve o noktada değiliz ancak bu konu çözülemeyecek bir gizem değil.