Eşi Belçim Bilgin’in oğlu Rodin’le Londra’ya yerleşmesinden iki yıl önce Köyceğiz’e yerleşerek, ayrılmadan da iki farklı şehirlerde yaşanılabileceğini göstermişti Yılmaz Erdoğan İstanbul’dan neden ayrıldığını, nasıl bir hayat sürdüğünü ve nasıl bir baba olduğunu Esquire dergisine anlattı.
“Babam tanıdığım en iyi mizahçılardan biri. Bizi hiç dövmedi ama şakalarıyla dövmekten beter ederdi. Bu huyumu ondan almışım. Çocuklarımdan tek ricam var; ‘Bana babanız olduğumu hatırlatacak hareketlerde bulunmayın' diyorum. Onlarla aramızdaki arkadaşlığı seviyorum”
“ÇOCUKLARIM İSTEDİKLERİ MESLEĞİ YAPSIN”
“Kızım Berfin, aşçılık okudu. Sonuna kadar da destekledim, halen de destekliyorum. ‘Organize İşler’de rol almıştı, son derece de başarılı olmuştu. Ama ‘Baba gölgesinde uğraşamam’ deyip kendi yolunu çizdi. New York’ta staj yapıyor şimdi. ”
Rodin de şu manzaraya bakılırsa futbolcu olacak. Kalben en çok sevdikleri meslek ne ise onu yapsınlar. İki yıldır Köyceğiz’deki çiftliğimde yaşıyorum. İstanbul’da artık yaşamamak; çoğalmak değil azalmak, biriktirmek değil paylaşmak demek. Zaten öyle çok biriktiren biri de olmadım hiçbir zaman. Bir gün, alışkanlıkların boyunduruklarından kurtulup doğaya teslim olmak adına yollara düşen bir adam yolunu bulur.
erdoganailesi
NEDEN KÖYCEĞİZ’DE YAŞIYOR?
İstanbul’da günde sadece bir iş yapabilirsiniz. Gün içinde iki iş yapmaya kalksanız, programda sıkıntı olur. Gün İstanbul’da çok hızlı ve anlamsızca akıyor, içi boş bir şekilde. Oysa doğada harcadığınız mesai de çok değişik. Bu aralar Schopenhauer’un bir kitabını okuyorum; orada yazıyor: ‘Şehirli insanın başının belasıdır can sıkıntısı. Çocuğu 15 dakika oyalama, ‘Canım sıkıldı baba’ demeye başlar.
Bizim çocuklarda can sıkıntısı yasaktır mesela! Rodin çok iyi bilir bunu. ‘Babaaaa…’ dediğinde ne olduğunu sorarım ve hemen ‘Hiçççç’ der, gider. Özetle doğada hiçbir şey yapmadan otursan bile meditasyon yapmışsın anlamına gelir. Canın mı sıkıldı; git ağaçları buda, tarla sür, meyve topla.
“Babam tanıdığım en iyi mizahçılardan biri. Bizi hiç dövmedi ama şakalarıyla dövmekten beter ederdi. Bu huyumu ondan almışım. Çocuklarımdan tek ricam var; ‘Bana babanız olduğumu hatırlatacak hareketlerde bulunmayın' diyorum. Onlarla aramızdaki arkadaşlığı seviyorum”
“ÇOCUKLARIM İSTEDİKLERİ MESLEĞİ YAPSIN”
“Kızım Berfin, aşçılık okudu. Sonuna kadar da destekledim, halen de destekliyorum. ‘Organize İşler’de rol almıştı, son derece de başarılı olmuştu. Ama ‘Baba gölgesinde uğraşamam’ deyip kendi yolunu çizdi. New York’ta staj yapıyor şimdi. ”
Rodin de şu manzaraya bakılırsa futbolcu olacak. Kalben en çok sevdikleri meslek ne ise onu yapsınlar. İki yıldır Köyceğiz’deki çiftliğimde yaşıyorum. İstanbul’da artık yaşamamak; çoğalmak değil azalmak, biriktirmek değil paylaşmak demek. Zaten öyle çok biriktiren biri de olmadım hiçbir zaman. Bir gün, alışkanlıkların boyunduruklarından kurtulup doğaya teslim olmak adına yollara düşen bir adam yolunu bulur.
erdoganailesi
NEDEN KÖYCEĞİZ’DE YAŞIYOR?
İstanbul’da günde sadece bir iş yapabilirsiniz. Gün içinde iki iş yapmaya kalksanız, programda sıkıntı olur. Gün İstanbul’da çok hızlı ve anlamsızca akıyor, içi boş bir şekilde. Oysa doğada harcadığınız mesai de çok değişik. Bu aralar Schopenhauer’un bir kitabını okuyorum; orada yazıyor: ‘Şehirli insanın başının belasıdır can sıkıntısı. Çocuğu 15 dakika oyalama, ‘Canım sıkıldı baba’ demeye başlar.
Bizim çocuklarda can sıkıntısı yasaktır mesela! Rodin çok iyi bilir bunu. ‘Babaaaa…’ dediğinde ne olduğunu sorarım ve hemen ‘Hiçççç’ der, gider. Özetle doğada hiçbir şey yapmadan otursan bile meditasyon yapmışsın anlamına gelir. Canın mı sıkıldı; git ağaçları buda, tarla sür, meyve topla.