Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, 4-1'lik Kosova galibiyetinin ardından gündeme dair çarpıcı açıklamlarda bulundu.
İşte Terim'in sözlerinden öne çıkanlar;
"BÖYLE ŞIMARIKLIKLARLA GÜNDEME GELMEKTEN..."
Son günlerde ülkede Mehmetçikler toprağa düşerken, gençleri eğitmek için var gücüyle savaşan genç öğretmenlerimiz hain saldırılarda can verirken, dışarıdaki düşmanların hepsi ülkemizin karşısında dururken, içeriden ve dışarıdan bir çok düşmanla mücadele ederken, böyle bir şımarıklılıkla gündeme gelmekten büyük bir hicap duyuyorum. Ama, dünyanın kendi etrafında dönmediğini kendi derdimin en büyük dert olmadığını, yaşananlardan kısa bir süre sonra kimsenin bu konuyu umursamayacağını bildiğim için açıkçası çok da üzülüyorum. Yine de bir söz verdim. Olayları elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım.
"DIŞARIDAN İDARE EDİLİYORSA YAPACAK BİR ŞEY YOK"
2016'da biliyorsunuz, bir takım şeyler yaşandı. Bu sadece prim değil. Biz toplandık da Yıldırım Bey yönetim ve arkadaşlarımız Burak'a prim vermeyelim mi dedik. Bir çok şey yaşandı. Enterasan olan orada yaşananların bizim için somut, sizin için soyut olması. Oradakiler sadece primle ilgili konu değildi. Orada, antrenmanlara geç çıkıldı, fotoğraflara girilmedi. Bir sürü şey var. Onları anlatmanın manası yok. Döndükten sonra da hiçkimsenin bilmediği, hiçkimsenin duymadığı şekilde bir kadro açıkladım ve bazı arkadaşlarımız yoktu. Çünkü, muhakkak oyuncular çok önemlidir, muhakkak oyuncular büyük oyunculardır ama bir yerde de ilkeler disiplin veya herkesin kendini bilmesi çok önemlidir. Buradaki en büyük sıkıntı şudur; Bir başarı elde etmek istiyorsanız milli takımı kulüp takımı haline getirmek zorundasınızdır. Ben de arkadaşlarımla beraber o takımı sizin de o günkü ifadelerimizle birlikte kulüp takımı haline getirdim. Ancak Fransa'da öncesi ve sonrasında her kulüp takımının başına gelecekler milli takımla bizim başınıza da geldi. Kulüplerde bunu çabuk halledersiniz. Çünkü oyuncu sizindir. Beğenmezseniz yollarsınız, cezasını verirsiniz. Ama milli takımlarda öyle değildir, oyuncular sizin değildir, kulüplerindir. Ankaragücü'nde göreve başladığım yıldan itibaren 30. yılım. Benim yönettiğim takımlarda bugüne kadar hiç sorun olmamış, ama dışarıdan idare ediliyorsa yapacak bir şey yok.
Ben kadroyu açıkladıktan sonra kıyamet koptu. Hemen şunu söyleyeyim. Herkesin alınmayış nedeni ayrı demiştim. Kimi neden o işlere müdahele etmedi, diye kimi formsuzdu. Ondan sonra da bütün ülke herkes bir hata yapar dedi. Bu çocuklarda bir şans almalıdır dendi. Ben de tekrar kadro açıkladım ve bu arkadaşlarımın hepsi burada oldu. O tarihten bu tarafa her hangi bir şey var mı?
"BİRİ ÇIKIP BUNU SÖYLESİN"
Bu zaman zarfında oyuncularımız tarafından Fransa'da tüm televizyon ve basın mensuplarına malum arkadaşlarına bilgi sızlıdırıldığı Hande Sümertaş'ı yalnız mı sandınız. Lütfen içinizden biri çıkıp desin ki Hande bize bilgi verdi desin. Ekibimizde bilim adamı olmasını istiyorsunuz. Profesör Bülent Bayraktar var. Çok ayıp. Onları size vereceğimizi mi zannettiniz. Onlar, senelerdir oyuncularımızın bir çok işlerini hallediyorlar.
"HEPİMİZİ TUZAĞA DÜŞÜRDÜLER"
Diğer arkadaşlarımızın düşüncesi var. Benim yanımdaki insanların ne olursa olsun bildiklerini aktarmayacaklarından eminler. Onlar da biliyor ki; bildiklerinin en ufak kırıntısını açıklarlarsa çok iyi olmaz. Bundan şikayet ettiklerini de bana söylediler. Ben de kendilerine dedim ki, "Bizim hepimizi tuzağa düşürdüler." Biz de hata yapıyoruz. Eğer böyle bir şey varsa özür dileriz. Muhakkak benim de uygulamalarımda insanlara yanlış gelecek davranışlarım olmuş olabilir. Ne oldu da bu kadar karşılaştığımız insanlarla hiçbir şey olmazken, burada oldu. Yoksa evladımız yerine koyduğumuz bu sporcuların hayatı boyunca onların iyi olmasından başka ne düşündük ki.
"GAZETECİLERİ UÇAĞA BEN ALDIM"
Olay Bilal Meşe olayı değildir. Olay gazetecilerin uçağa alınması meselesi de değildir. Gazetecileri uçağa ben aldım. 3 ay önce programları yaparken, ramazana denk gelirken, Hocam 1070 km Üsküp veya Trieste... Eğer bizim uçağımızla gelmezlerse, zaten Makedonya maçı gece 12'de bitiyor. O durumda sahura kadar yolculuk yapacaklar. Bu ilk uygulamamız değildir. Sizin müdürleriniz de geldi. Bütün genel yayın yönetmenleriyle de beraber gittik. Çok da hoş oldu. Bizim her tarafımızı öğrenmiş olurlar. Ben oyuncuya da söyledim. Uygulamaya oyunculara söylemek zorunda değil. Ayrıca gazeteler parasını TFF'ye veriyor. Biz ilk sıralardan itibaren sizi alıyoruz. Bir baraj kuruyoruz, arkasına da oyuncularımızın rahat edeceği bir uygulamaya gidiyoruz.
KİM PRİM İSTEDİ? KİM İSTEMEDİ?
Prim olayını anlattım, primle ilgili belki bir sebepmiş gibi bahsedildi ama esası prim değildi. Çeşitli sıkıntılar oldu. Prim bir araç. Orada bir çok sebep oldu. Ben de anlattım. Kimi formsuzluğundan kimi neden olaylara müdahele etmediler. Ben ogün böyle karar aldım. Dünya kimsenin etrafında dönmüyor. Burada herkes ciddiyetle, ilkelere, prensiplere uymak zorundadır. Herkese eşit davranmaya çalışıyoruz. Bakılması gereken en önemli yer, ilk maç Kosova mı? O günden bu tarafa her şey mutlu mesut değil miydi?
"Milli Takıma aldım, gönlüme almadım" demiştim. Bazen içime sinmesem de kendi çocuklarıma da bir hak veriyorum. Sizin içinize sinmezse sinmesin. milli Takım herkesin milli takımı. Affedilmesi gereken herkes affedilsin dediniz. Ben de böyle yaptım. Ama ben bu notu da düşmek istedim. Ben de geç anlaşılacağım galiba.
Konya'da 150 bin Euro olan primlerin İzlanda maçı sonrası Demirören'in isteği ve oyuncuların da ısrarıyla 600 bin Euro'ya çıktı. Doğru mu? Terim: "Evet. Aynen öyle. Doğru.
"ARDA TURAN'I TAKIMA TEKRAR ALACAK MISINIZ?"
Terim, "Arda Turan'ın tekrar Milli Takım'a alacak mısınız? sorusuna da cevap verdi.
"TRT'DE ARDA BARCELONA'DA EGOLARINI BIRAKARAK, MİLLİ TAKIMA GELECEK?" DEDİNİZ Mİ?
Lütfen o günkü Riva'daki TRT'de Levent Özçelik'in kişisel sorusudur. Cevaplamaktan imtina etmedim. Oyuncu, Hande'ye diyor ki, "Hoca'ya ben bir şey mi yaptım?" O bile çocukcağız bırakır gelir dedim. İyi seyret. Dikkatli dinle. Senin için çok güzel şeyler söyledi dedi. O da haklısın dedi. Herkes bırakıyor geliyor zaten dedim.
ARDA BUNU YANLIŞ ALGILAMIŞ OLABİLİR Mİ?
Yanlış anlamış olabilir. Doğrulttu diyoruz. Ayrıca da benim odam şurası gelip benle her şeyi konuşabilir. Hocam niye böyle dediniz. Ben öyle bir şey demediğimiz açın tekrar bakın.
Şansal Büyüka, "Kamp ve sizin müdürlerle yaptığınız çay organizasyonu için "Mehmet Aslan'ın Hürriyet'teki röportajını okudum. Her şey o ziyarette başladı. Hırvatistan maçından öncesi gazete müdürlerini çaya davet etti. O yemekte prim konuşulmadı. O gün davetinizi kabul etmeyen Mehmet Aslan mı? Orada prim meselesi konuşuldu mu? Ona sorun. Muhatabına sorun. Ben kimseyi ismen davet etmedim. Hiç bir zaman prim konuşulmadı. Mehmet Aslan gelse ne olur, gelmese ne olur? Kimin kime hizmet etiği açık. Onun için ben sorduğun soruya misafir ettik, çayımızı içtik. Hiçbir zaman prim konuşulmadı. O günden beri kimseyle yemekte yemiyorum, çay da içmiyorum. Şimdi siz bu kadar ağır ithamlarla maçtan iki gün önce tüm saygalarınızı ayırıyorsanız, hani soru sormaktan korkuyordunuz. Sormadığınız soru yok. Şehir efsanesini nasıl yaptılar?
"FATİH TERİM'DEN KORKUYORSUNUZ DİYE DİYE..."
Fatih Terim'den korkuyorsunuz, soru soramıyorsunuz: Fatih Terim'den korkuyorsunuz yazı yazamıyorsunuz diye diye... Çünkü ortada o kadar önemli başarılar vardı ki; mukakkak karşılığını bulması lazımdı. o yazıyı da avukatlarım inceliyor. Bundan sonra mecburen başka türlü davranacağız. Böyle ağır bir yazı yazarken, içinde bilim adamını medya sorumlusunu suçlarken bir diğerini suçlarken ki, daha evvel de başka işler yaparken hiç kimse korkmuyor. Hatta hiç kimse utanmıyor. Hatta hiç kimse çekinmiyor. Ama iş böyle geldi mi Fatih Terim'e soru soramıyorsunuz. Herkes soruyor. Türkiye'nin önemli gazetelerinden bir sayfasına tam sayfa doldururken, suçladığınız kişilere telefon açmanız gerekmez miydi?
Suçluyorsunuz. Maçtan 2 gün önce tek taraflı yazıyorsunuz. Ben size ve ülkeme çok güzel bir kapı açıyorum. Ahbap-çavuş ilişkilerini bırakalım. Sempati-antipati değil, realitelerden hareket edelim. Benimle röportaj yaptı. 24 saat önce geldi televizyonda ona ona dokunmayalım, diğerine vuralım. Bana geldi, olmayan bir haber verdi. Avrupa'nın çeşitli ülkelirinde herhalde bir çok insan zengin olur. Kimse kimseden korkmuyor. Benimle ilgili son 1 seneki yayınlara bakın. Bizde hepsi mevcut. Tabii ki üzülüyorum. Ama beklemediğim bir şey de değil. Ben bana sorulan soruları cevaplıyorum.
ARDA TURAN, MİLLİ TAKIM'IN KAPTANI. PRİMLERİN DAĞITIM SÜRECİNDE, SİZİNLE GÖRÜŞTÜ MÜ? SİZİN CENGİZ ZÜLFÜKAROĞLU İLE GÖRÜŞÜP SİZİNLE KONUŞTUĞU. SİZİN BUNA KIZDIĞINIZ MESELESİ VAR?
Sen de korkmayanlardansın. Sen de üç gün önce Burak ve Selçuk'un da oynamak istemediğini yazıyorsun. Sen de bunun içinde varsın. Sen de sormuyorsun. Bunun milli takıma ne yapacağını hiç düşünmüyorsun. Bize düşen payı neyse ödüyoruz. Herkes de ödesin. Bir çok görüşmeler olmuş. Takım kaptanıdır, herhalde arkadaşlarının ne alacağını ne almayacağını takip etmiştir. Onu Zülfükaroğlu'na sormak lazım.
OYUNCULAR ETKİLENİYOR DEDİNİZ? MİLLİ TAKIM DIŞINDA BAZI FAKTÖRLERİ BİRAZ AÇABİLİR MİSİNİZ?
Kimin kime veya kimin kimlerin avukatlığına soyunduğuna yapılan yanlışlara kimlerin sahip çıktığına kimlerin nelerle beslendiğine bakmak lazım. Sizin bu izlerden hareketle neyin ne oludğunu bilecek kadar bu işin içindesiniz. Biz, kötü insanlara karşı, kötü durumlara karşı her zaman uyanık ve hazırlıklı olmak zorundayız. Hayat tecrübem bana bunu gösteriyor. Bu öyle şaka değil. Türk milli takımı 13-13, 11, 11.. Kağıt üzerinde iddiası var mı, var. Ama bir tane milli maç öncesi ve sonrası huzurlu bir kamp bize yaşatmadılar. Yahu, şimdi sevgili arkadaşlar biz ne yaptık ta bunu hakettik. Şunu mantık olarak bu işlere çok uzun zamanını vermiş bu tip kavgaların ağız şapırdattığını bilen birisiyim. Ama biraz da vicdan. Her milli maç öncesi birileri çıkıyor, muhakkak bir şey var. Yalan, yanlış demiyorsunuz, aklınıza ne geliyorsa. Bunlardan çocukların etkilenmeyeceği gibi bir şey mi var. Farklı görevlerde küçük bir grup var. Hamili kart yakinimdir ile bir kısmı iş bulmuşlar. Paslaşmaya çalışıyorlar. Şimdi aynı hedefe farklı yerlerden vurmaya çalışıyorlar. İşin garibi de anlaşılmayacağını zannediyorlar. Bunlar kolay göğüslenecek artı hepimizin milli takımı dedirtmeyecek konular. Hep aynı tarihlerde hep aynı zamanda, zaten izlanda'da kaybettik, Allah muhafaza. Ukrayna'da berabere kaldık. Felaket. Şu anda kağıt üzerinde iddialıyız; ama takımıma oyuncularıma yapılanlar ortada. Siz zaten, bir çoğunu biliyorsunuz.
Kosova maçından bu yana hiçbir karşılaşma yaşanmadı dediniz, uçakta bir olay yaşandı. Bu aslında Bilal Meşe'ye değildi. Bunu üzerinize aldınız mı? Arda'yı Milli Takıma aldım, gönlüme almadım dediniz.
ARDA TURAN TEKRAR MİLLİ TAKIMA ALDINIZ MI?
Bana mı yapılmıştı? Siz kendinize aldınız mı? Yo ben öyle almadım. Bana yapılmadı. Öyle bir kamuoyu yok. Kamuoyu dediğiniz üç kişi herhalde.
Uçağa aldıranları da biliyorum? Siz basın mensupları ben aldırdım diyor. Bana söyeneni söylüyorum. Sizi buraya aldırandın. hadi neyse..
Bilgi kirliliğinin de bazı durumnlar yarattığını düşünüyorum. Ne zaman kim ne istiyorsa benim yerim adresin herkes için geçerli bu belli. Açıkçası Yıldırım Bey'le de ilgili var. Sonradan Yıldırım Bey'le görüşmüşler. Bir sorun. Sorun bakalım ne konuşmuşlar. Niye telefon açılmış. Ben, bir defa bazı şeyleri de açıklayayım değil. Ben ilk sırada oturuyorum. Arada 2 sıra var değil. Ben ilk önce hostesle basın mensubunun münaşakası var zannediyorum. İpad'den maçı seyrediyorum. Sonra Levent hoca geldi. Zaten gittiğimizde herkes yerindeydi. Kerem'i çağırdım, Bilal Meşe'yle münakaşa edildi denildi. Aradan biraz zaman geçti, bayağı gülerek kokpite giden bir oyuncu gördüm. Ne zaman arabama bindim, yanıma aldıklarım bana anlattı. Geldik sahur yaparken, üzerine yatın dedim. Sabah kendisini çağırdığımda başkan ve Ali Dürüst beni aradılar. Bir an evvel deklarasyon reaksiyonu göstermemi istediler. Zaten bunun karşılığı belli dedim. Bundan dolayı Eylül ve Ekim aylarını kurtarmak için bir şans vermek istediğmi söyeldim. Ekibimiz güzel bir metin yazdı. Kendi de kabul etti. Ancak sonraki olayları biliyorsunuz. Ne dedi, kime dendi. Arkadamızdan konuşulanları bilmiyoruz. Genel olarak buradayız. Yerimiz yurdumuz da belli. Tam olarak anlatabildim mi?
ARDA TURAN'I MİLLİ TAKIM'A TEKRAR ALACAK MISINIZ?
Zaten kendisi ben bir daha Milli Takımda oynamayacağım dememiş mi? Şimdi bana alacak mısınız diyorsunuz. Bu da ona benziyor. Kendisi bıraktım diyor.
ARDA TURAN SİZİN KARŞINIZA ÇIKIP BÜLENT BAYRAKTAR VE HANDE SÜMERTAŞ'IN MİLLİ TAKIM KADROSUNDAN ÇIKARILMASINİ İSTEDİ Mİ?
BU ŞARTLA MİLLİ TAKIMA GELİRİM YA DA GELMEM GİBİ BİR PAZARLIK OLDU MU?
Sen burada değildin herhalde. Net olarak söyledim. Yani şöyle mi oldu, Hocam Hande ile Bülent olursa gelmiyorum mu oldu. Şunu düşünmüyor musun? Ya almayan benim. Bu soru sorulmaz bile. Bu konudan hep şikayetçi oldular. Böyle bir şey yoktur. gereğini de düşündük. Son kampta Riva'da Bülent Hoca'ya kasığını ve ozonla tedavisini göstermiştir. Allah aşkına bunu kimse telefonla ya da yüzüme söyleyebilir mi? Biz zaten gereğini yaparız. Pazarlık söz konusu olabilir mi? Bir daha söyleyelim.
SİZ GÖNDERDİM DEDİNİZ? ARDA TURAN MİLLİ TAKIMI BIRAKMASAYDI, SİZ ONU SADECE KOSOVA MAÇI İÇİN Mİ ALMADINIZ?
"BU MAGAZİN SORUSU"
Bakalım. Şöyle bir yazımızı geçirelim. Şöyle karıma, çocuklarıma, torunlarıma gideyim. Bir müsade edin. Bu magazin sorusu. Zaten uygulamaları göreceksiniz. Alırım almam dersem manşeti çıkaracaksın.
Bize de mesajlar geliyor. Herkes anlıyor. Gönlümün kırık olduğunu ifade etmeyeyim mi? Siz o gün içime sinmeyerek aldım mesajının anlamı nedir? Sevdiği insanlardan beklediği davranışı almazsa üzülür. Her kamp bir şey oluyor. Bu arkadaşlarımız oynamadılar, kilolarıyla, problemleriyle aldık. Hayatımız boyunca bir arada çok önemli yerlere gittik. Onlara karşı yanlış bir şey düşünebilir miyim? Tabii ki kırılacağım. Dediler ki; sizden özür dilerlerse affeder misin? Ben özür istemiyorum. Bu milli takım halkın takımı dedim. Almadım bir dert, aldım yine ben eleştirildim. Halbuki bir konsensüs sağlayıp, gençlerin hatalarını kabul ettik. Tekrar bir grup halinde başarıya gitme isteği kötü bir şey mi?
VOLKAN DEMİREL İKİNCİ BİR ŞANSI HAKEDİYOR MU? ARDA TURAN İÇİN OYUNCU VE O DİYORSUNUZ?
Milli Takım herkese açık. Dolayısıyla, ben demin sorduğunuz soruya da böyle devam edeyim. Mesela, ben olduğum sürece buraya kimse giremez, veya burada kimse forma giyemez şeklindeki iddialı cümleleri sevmiyorum. Bugün bir karar verirsek bu milli takıma herkes gelir. Şu anda Volkan Babacan çok iyi oynuyor. İyi de bir kaleci oldu. Ben kimi alıp kimi almayacağıma herkesi iyice seyrederek, arkadaşlarımla beraber iyice konuşarak haık yememeye çalışarak en iyi şekilde takip ederek karar veriyorum. Her yönüyle deeğerlendiriyorum. O öyle devam edecek. Olur olmaz bilmiyorum.
"BİR SIKINTI VARSA ÜZÜME SÖYLESİN"
Marsilya'da Burak Yılmaz'a yazılan primle ilgili Federasyonun onayladığı kağıtlar medyaya da sızmıştı. Burak'ın priminin daha aşağı olduğu ifade edilmişti? Burak'ın primini yazarken sakatlığı göz önünde bulundurdunuz mu?
Ben yazmadım. Arkadaşlarım yüzdelere vurarak bir kasıt unsuru olmaksızın koymuşlardır. Bir defa, ne olrsa olsun, doğru olsun yanlış olsun, kasıt yoktur. Prim listesinin çıkması bir ayıptır. hele hele bununla yetinmeyip sanki daha evvel çıkmamış gibi benim mukavelemin,kontratımın bir gün evvel futbol fedearasyonu tarafından dikkatle saklanması gerekirken, ne hikmetse sanki ben gayri meşru kazanıyormuşum gibi böyle bir buldum buldum sevinciyle, 24 saat önce yapılanları gördünüz. Bu da bir ayıptır. Çok ayıptır. Daha evvel de böyle bir şey yayınlanmıştı. Biz kimsenin fazla veya az prim almasını hepsinin çok kazanmasını isteriz. Bazen gelip de haketmeyenlere de rica ederiz. Burada hiç bir kasıt yoktur.
Burak'ın ya da Arda'nın talebi oldu mu?
"SESİNİ BİRAZ FAZLA YÜKSELTMİŞTİ BEN DE..."
Burak'ın talebi olmadı. Arda'nın öyle bir talebi olmadı. O sadece Burak'ın hakkını ararken, sesi biraz fazla yükselmişti. Ben de sesini fazla yükseltmememisini istedim.
Arda ve Bilal Meşe olaylla ilgili orada net anlamış olsaydınız, net olarak görmüş olsaydınız Fatih Terim'in tavrı ne olurdu?
Aynı uçakla geri gönderirdim.
Arda için dışarıdan manüpüle edenler var dediniz. Benim idare ettiğim takımlarda böyle Milli Takımı karıştırmaya çalışanlar mı var?
Çok net. Sadece benimle ilgili de değil. Yıldırım Demirören artı yönetim kurulunun veya futbol federasyonunun da onlarla ilgili de düşünceleri olanlar var. Belki benim belki bir başkası üzerinden. Belki dışarıdakilerin içeride müttefikleri de var. Ama böyle bir oyunu görmemesi için insanın...
"YÜZÜME SÖYLESİN"
Arkadaşlar, sorular sorun diyorum ama işi magazine dökmeyin. O zaman... Eğer bir şeyi varsa yüzüme söyleyecek. Yüzüme söylesin. Öyle yok. Varsa öyle bir sıkıntısı kimin varsa yüzüme... Siz de rica ediyorum. Beraber yaşıyoruz bunları. Zaten bir daha söylüyorum. Bazı cümlelerde hiç oralı olmuyorsunuz ama bir şeyi halletmeye çalışıyoruz. Ben buradan giden bazı haberlerin, sizin haberlerinizin başka şekilde aktarıldığını bilecek kadar bu işin içindeyim ama ben sizi hiçbir zaman hiçe saymıyorum, her zaman saygı duyuyorum. Anlatım gereği yükseliyorsam kusura bakmayın, kimin neyi varsa söyleyebiliyorsa gelip yüzüme söylesin.
Takım içinde böyle bir yapılanma varsa neşter vurur musunuz?
Ayak izlerini o kadar net görüyoruz ki; bazısına mantıklı bir açıklama da bulamıyoruz. Bu kavganın kazananı olabilir mi? Herkes kaybeder. Zaten, bazıların istediği de bu. Yani, arkadaşlar dünyanın en büyük oyuncusu olabilirsiniz. Sonuçta oyuncusunuz ona göre davranacaksınız. Biz de başka bir şey beklemiyoruz. Ben, yanlış yönlendirildiklerine inanıyorum. Söyledim, yolu da gösterdim. Bakın isterseniz diye.
Milli Takım'da bundan sonra prim verilmeyecek mi? Bu doğru mu?
Türkiye'de prim mevzuu esasında tekrardan düşünmesi gereken bir yanlıştır. Prim, tabelaya göre verilir. oyuncuya akit yaparken zaten oyunun karşılığı bir bedel ödüyorsunuz. Burada her zaman ki tavrım tabeladan yanadır. Şampiyon olursanız budur. UEFA'ya, Şampiyonlar Ligi'ne katılırsanız budur. Çoğu ülkelerde sadece garanti para vardır. Adama 4-5 milyon Euro veriyorsun, bir de maç başı 30-40 bin Euro veriyorsun. Bana göre bu ikisi de tekrar düzenlenmeli. Milli takım buradan çıkarsa primini alacaktır. Ama ondan evvel bir prim verilmeyecektir.
Milli Takım'da genel süreçte şeffaflık eksikliği olduğunu düşünüyor musunuz?
Arda Turan ve Serdar Gürler Milli Takım'dan çıkarıldı. İki oyuncunun ismi aynı haberde geçti.
"ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERİ KURTARABİLİRİZ DEDİM"
Arda basın toplantısına girdiğinde elinde 4 sayfalık yazı vardı. Gazetecilerin protestosundan dolayı yazılanları okumadığı...
Kendisiyle de paylaştım. Böyle bir şey olmuştur. Bunun karşığı buradan ayrılmak: Bu yapılanın karşılığı kırmızı kart. Kırmızı kartı yedikten sonra sahada kalamazsın. Ama önümüzdeki günleri kurtarabilirz dedim. Arkadaşlarıyla beraber mantıklı bularak bir yazı hazırlandı. Bilal Meşe benim de dostumdur. Sonradan biraraya getiririz, karşılıklı gönüller alınır. Kimse özür diledim kelimesini kullanmadan, özür dilenmiyor ama ona muadil sözler kullanılıyor. O arada başkan arandığına göre herhalde bir şeyler söylendi. Tamam denildi. Arkadaşları da ona güç vermek için, onun yanında olduğunu ifade vermek için izin isterdiler. Ben de tamam girin dedim. O da son anla vazgeçmiş. Benim düşüncem, o spontane gelişmiş bir şey değil. Öyle bir karar aldığını açıkladı. Eğer, bunu kabul etmemiş olsaydı, milli eşofmanla yaptırmazdık. Basın toplantısını yapmasını biz istedik. Ama o bunu tercih etti. Olabilir. Keşke olmasaydı ama herkesin de düşüncelerine ne diyorsa, ben de yaptıklarımın bedelini ödüyorum... Biz onu orada çözebilirdik. İçinde ne vardı. Kimler yazdı, kim yardım etti o bizde.
Arda Turan için de sizin evladı yakıştırması yapılırdı?
"İNSAN SEVDİĞİ KİŞİDEN BUNU GÖRÜNCE ÜZÜLÜYOR"
Ben gönlümü açıyorum. Diyorum ki kırgınıM. Daha ne istiyorsunuz? İçimden kırgın olup başka şeyler söylemiyorum. İnsan çok sevdiği kişiden bazı şeyleri görünce kırılıyor, üzülüyor. İnsan değer verdiği kişiye kırılır. Ben de kırgın olduğumu zaten söylüyorum. 4 defa demişim, demek ki kırılmışım. Bundan doğal insani tepki yok.
Yıldırım Demirören'le ilgili Fatih Hoca ve Arda ile konuşarak bir karar aldık dedi. Sayın Demirören'le sizin duruşunuz arasında fark var. Siz keskinsiniz, o daha yumuşak. Bir sıkıntı olur mu?
Yıldırım Demirören ile benim görüşlerim ayrı olabilir. Ama aramızda hiçbir zaman çok şükür geldiğim günden beri, belki de beklenenin dışında beklenen başka bir şey de olabilir ama biz birbirimize yakın duruyoruz. Aramızda en ufak bir şey olmadı. Benim duruşum belli. Sadece başkan değil, Servet Yardımcı'nın da beyanatı var. Olabilir, onların görüşleri olabilir. Ben beyanatlarının fikrinde değilim.
Yaşananlardan sonra geleceğe baktığımızda Fatih Terim'in geleceğini nasıl etkiler, ayrılacağına dair bir şeyler yazılıyor. Kısa ve orta vadede neler olacak?
Öyle bir çabuk değişen durumlar var ki; ben sorsam sizin zihninizde nasıl? Sayın Yıldırım Demirören ile ilk günden bugüne kadar en ufak bir şey olmamıştır. Birbirimize sırtımızı dönmediğimiz herhangi bir konu olmamıştır. Bazı konularda ayrı da düşünmüş olabiliriz ama birbirimize saygı ve sevgimiz var. Sözleşmem var. gençlere güveniyorum. Ben sorunları çözerim ve buradayım.
İşte Terim'in sözlerinden öne çıkanlar;
"BÖYLE ŞIMARIKLIKLARLA GÜNDEME GELMEKTEN..."
Son günlerde ülkede Mehmetçikler toprağa düşerken, gençleri eğitmek için var gücüyle savaşan genç öğretmenlerimiz hain saldırılarda can verirken, dışarıdaki düşmanların hepsi ülkemizin karşısında dururken, içeriden ve dışarıdan bir çok düşmanla mücadele ederken, böyle bir şımarıklılıkla gündeme gelmekten büyük bir hicap duyuyorum. Ama, dünyanın kendi etrafında dönmediğini kendi derdimin en büyük dert olmadığını, yaşananlardan kısa bir süre sonra kimsenin bu konuyu umursamayacağını bildiğim için açıkçası çok da üzülüyorum. Yine de bir söz verdim. Olayları elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım.
"DIŞARIDAN İDARE EDİLİYORSA YAPACAK BİR ŞEY YOK"
2016'da biliyorsunuz, bir takım şeyler yaşandı. Bu sadece prim değil. Biz toplandık da Yıldırım Bey yönetim ve arkadaşlarımız Burak'a prim vermeyelim mi dedik. Bir çok şey yaşandı. Enterasan olan orada yaşananların bizim için somut, sizin için soyut olması. Oradakiler sadece primle ilgili konu değildi. Orada, antrenmanlara geç çıkıldı, fotoğraflara girilmedi. Bir sürü şey var. Onları anlatmanın manası yok. Döndükten sonra da hiçkimsenin bilmediği, hiçkimsenin duymadığı şekilde bir kadro açıkladım ve bazı arkadaşlarımız yoktu. Çünkü, muhakkak oyuncular çok önemlidir, muhakkak oyuncular büyük oyunculardır ama bir yerde de ilkeler disiplin veya herkesin kendini bilmesi çok önemlidir. Buradaki en büyük sıkıntı şudur; Bir başarı elde etmek istiyorsanız milli takımı kulüp takımı haline getirmek zorundasınızdır. Ben de arkadaşlarımla beraber o takımı sizin de o günkü ifadelerimizle birlikte kulüp takımı haline getirdim. Ancak Fransa'da öncesi ve sonrasında her kulüp takımının başına gelecekler milli takımla bizim başınıza da geldi. Kulüplerde bunu çabuk halledersiniz. Çünkü oyuncu sizindir. Beğenmezseniz yollarsınız, cezasını verirsiniz. Ama milli takımlarda öyle değildir, oyuncular sizin değildir, kulüplerindir. Ankaragücü'nde göreve başladığım yıldan itibaren 30. yılım. Benim yönettiğim takımlarda bugüne kadar hiç sorun olmamış, ama dışarıdan idare ediliyorsa yapacak bir şey yok.
Ben kadroyu açıkladıktan sonra kıyamet koptu. Hemen şunu söyleyeyim. Herkesin alınmayış nedeni ayrı demiştim. Kimi neden o işlere müdahele etmedi, diye kimi formsuzdu. Ondan sonra da bütün ülke herkes bir hata yapar dedi. Bu çocuklarda bir şans almalıdır dendi. Ben de tekrar kadro açıkladım ve bu arkadaşlarımın hepsi burada oldu. O tarihten bu tarafa her hangi bir şey var mı?
"BİRİ ÇIKIP BUNU SÖYLESİN"
Bu zaman zarfında oyuncularımız tarafından Fransa'da tüm televizyon ve basın mensuplarına malum arkadaşlarına bilgi sızlıdırıldığı Hande Sümertaş'ı yalnız mı sandınız. Lütfen içinizden biri çıkıp desin ki Hande bize bilgi verdi desin. Ekibimizde bilim adamı olmasını istiyorsunuz. Profesör Bülent Bayraktar var. Çok ayıp. Onları size vereceğimizi mi zannettiniz. Onlar, senelerdir oyuncularımızın bir çok işlerini hallediyorlar.
"HEPİMİZİ TUZAĞA DÜŞÜRDÜLER"
Diğer arkadaşlarımızın düşüncesi var. Benim yanımdaki insanların ne olursa olsun bildiklerini aktarmayacaklarından eminler. Onlar da biliyor ki; bildiklerinin en ufak kırıntısını açıklarlarsa çok iyi olmaz. Bundan şikayet ettiklerini de bana söylediler. Ben de kendilerine dedim ki, "Bizim hepimizi tuzağa düşürdüler." Biz de hata yapıyoruz. Eğer böyle bir şey varsa özür dileriz. Muhakkak benim de uygulamalarımda insanlara yanlış gelecek davranışlarım olmuş olabilir. Ne oldu da bu kadar karşılaştığımız insanlarla hiçbir şey olmazken, burada oldu. Yoksa evladımız yerine koyduğumuz bu sporcuların hayatı boyunca onların iyi olmasından başka ne düşündük ki.
"GAZETECİLERİ UÇAĞA BEN ALDIM"
Olay Bilal Meşe olayı değildir. Olay gazetecilerin uçağa alınması meselesi de değildir. Gazetecileri uçağa ben aldım. 3 ay önce programları yaparken, ramazana denk gelirken, Hocam 1070 km Üsküp veya Trieste... Eğer bizim uçağımızla gelmezlerse, zaten Makedonya maçı gece 12'de bitiyor. O durumda sahura kadar yolculuk yapacaklar. Bu ilk uygulamamız değildir. Sizin müdürleriniz de geldi. Bütün genel yayın yönetmenleriyle de beraber gittik. Çok da hoş oldu. Bizim her tarafımızı öğrenmiş olurlar. Ben oyuncuya da söyledim. Uygulamaya oyunculara söylemek zorunda değil. Ayrıca gazeteler parasını TFF'ye veriyor. Biz ilk sıralardan itibaren sizi alıyoruz. Bir baraj kuruyoruz, arkasına da oyuncularımızın rahat edeceği bir uygulamaya gidiyoruz.
KİM PRİM İSTEDİ? KİM İSTEMEDİ?
Prim olayını anlattım, primle ilgili belki bir sebepmiş gibi bahsedildi ama esası prim değildi. Çeşitli sıkıntılar oldu. Prim bir araç. Orada bir çok sebep oldu. Ben de anlattım. Kimi formsuzluğundan kimi neden olaylara müdahele etmediler. Ben ogün böyle karar aldım. Dünya kimsenin etrafında dönmüyor. Burada herkes ciddiyetle, ilkelere, prensiplere uymak zorundadır. Herkese eşit davranmaya çalışıyoruz. Bakılması gereken en önemli yer, ilk maç Kosova mı? O günden bu tarafa her şey mutlu mesut değil miydi?
"Milli Takıma aldım, gönlüme almadım" demiştim. Bazen içime sinmesem de kendi çocuklarıma da bir hak veriyorum. Sizin içinize sinmezse sinmesin. milli Takım herkesin milli takımı. Affedilmesi gereken herkes affedilsin dediniz. Ben de böyle yaptım. Ama ben bu notu da düşmek istedim. Ben de geç anlaşılacağım galiba.
Konya'da 150 bin Euro olan primlerin İzlanda maçı sonrası Demirören'in isteği ve oyuncuların da ısrarıyla 600 bin Euro'ya çıktı. Doğru mu? Terim: "Evet. Aynen öyle. Doğru.
"ARDA TURAN'I TAKIMA TEKRAR ALACAK MISINIZ?"
Terim, "Arda Turan'ın tekrar Milli Takım'a alacak mısınız? sorusuna da cevap verdi.
"TRT'DE ARDA BARCELONA'DA EGOLARINI BIRAKARAK, MİLLİ TAKIMA GELECEK?" DEDİNİZ Mİ?
Lütfen o günkü Riva'daki TRT'de Levent Özçelik'in kişisel sorusudur. Cevaplamaktan imtina etmedim. Oyuncu, Hande'ye diyor ki, "Hoca'ya ben bir şey mi yaptım?" O bile çocukcağız bırakır gelir dedim. İyi seyret. Dikkatli dinle. Senin için çok güzel şeyler söyledi dedi. O da haklısın dedi. Herkes bırakıyor geliyor zaten dedim.
ARDA BUNU YANLIŞ ALGILAMIŞ OLABİLİR Mİ?
Yanlış anlamış olabilir. Doğrulttu diyoruz. Ayrıca da benim odam şurası gelip benle her şeyi konuşabilir. Hocam niye böyle dediniz. Ben öyle bir şey demediğimiz açın tekrar bakın.
Şansal Büyüka, "Kamp ve sizin müdürlerle yaptığınız çay organizasyonu için "Mehmet Aslan'ın Hürriyet'teki röportajını okudum. Her şey o ziyarette başladı. Hırvatistan maçından öncesi gazete müdürlerini çaya davet etti. O yemekte prim konuşulmadı. O gün davetinizi kabul etmeyen Mehmet Aslan mı? Orada prim meselesi konuşuldu mu? Ona sorun. Muhatabına sorun. Ben kimseyi ismen davet etmedim. Hiç bir zaman prim konuşulmadı. Mehmet Aslan gelse ne olur, gelmese ne olur? Kimin kime hizmet etiği açık. Onun için ben sorduğun soruya misafir ettik, çayımızı içtik. Hiçbir zaman prim konuşulmadı. O günden beri kimseyle yemekte yemiyorum, çay da içmiyorum. Şimdi siz bu kadar ağır ithamlarla maçtan iki gün önce tüm saygalarınızı ayırıyorsanız, hani soru sormaktan korkuyordunuz. Sormadığınız soru yok. Şehir efsanesini nasıl yaptılar?
"FATİH TERİM'DEN KORKUYORSUNUZ DİYE DİYE..."
Fatih Terim'den korkuyorsunuz, soru soramıyorsunuz: Fatih Terim'den korkuyorsunuz yazı yazamıyorsunuz diye diye... Çünkü ortada o kadar önemli başarılar vardı ki; mukakkak karşılığını bulması lazımdı. o yazıyı da avukatlarım inceliyor. Bundan sonra mecburen başka türlü davranacağız. Böyle ağır bir yazı yazarken, içinde bilim adamını medya sorumlusunu suçlarken bir diğerini suçlarken ki, daha evvel de başka işler yaparken hiç kimse korkmuyor. Hatta hiç kimse utanmıyor. Hatta hiç kimse çekinmiyor. Ama iş böyle geldi mi Fatih Terim'e soru soramıyorsunuz. Herkes soruyor. Türkiye'nin önemli gazetelerinden bir sayfasına tam sayfa doldururken, suçladığınız kişilere telefon açmanız gerekmez miydi?
Suçluyorsunuz. Maçtan 2 gün önce tek taraflı yazıyorsunuz. Ben size ve ülkeme çok güzel bir kapı açıyorum. Ahbap-çavuş ilişkilerini bırakalım. Sempati-antipati değil, realitelerden hareket edelim. Benimle röportaj yaptı. 24 saat önce geldi televizyonda ona ona dokunmayalım, diğerine vuralım. Bana geldi, olmayan bir haber verdi. Avrupa'nın çeşitli ülkelirinde herhalde bir çok insan zengin olur. Kimse kimseden korkmuyor. Benimle ilgili son 1 seneki yayınlara bakın. Bizde hepsi mevcut. Tabii ki üzülüyorum. Ama beklemediğim bir şey de değil. Ben bana sorulan soruları cevaplıyorum.
ARDA TURAN, MİLLİ TAKIM'IN KAPTANI. PRİMLERİN DAĞITIM SÜRECİNDE, SİZİNLE GÖRÜŞTÜ MÜ? SİZİN CENGİZ ZÜLFÜKAROĞLU İLE GÖRÜŞÜP SİZİNLE KONUŞTUĞU. SİZİN BUNA KIZDIĞINIZ MESELESİ VAR?
Sen de korkmayanlardansın. Sen de üç gün önce Burak ve Selçuk'un da oynamak istemediğini yazıyorsun. Sen de bunun içinde varsın. Sen de sormuyorsun. Bunun milli takıma ne yapacağını hiç düşünmüyorsun. Bize düşen payı neyse ödüyoruz. Herkes de ödesin. Bir çok görüşmeler olmuş. Takım kaptanıdır, herhalde arkadaşlarının ne alacağını ne almayacağını takip etmiştir. Onu Zülfükaroğlu'na sormak lazım.
OYUNCULAR ETKİLENİYOR DEDİNİZ? MİLLİ TAKIM DIŞINDA BAZI FAKTÖRLERİ BİRAZ AÇABİLİR MİSİNİZ?
Kimin kime veya kimin kimlerin avukatlığına soyunduğuna yapılan yanlışlara kimlerin sahip çıktığına kimlerin nelerle beslendiğine bakmak lazım. Sizin bu izlerden hareketle neyin ne oludğunu bilecek kadar bu işin içindesiniz. Biz, kötü insanlara karşı, kötü durumlara karşı her zaman uyanık ve hazırlıklı olmak zorundayız. Hayat tecrübem bana bunu gösteriyor. Bu öyle şaka değil. Türk milli takımı 13-13, 11, 11.. Kağıt üzerinde iddiası var mı, var. Ama bir tane milli maç öncesi ve sonrası huzurlu bir kamp bize yaşatmadılar. Yahu, şimdi sevgili arkadaşlar biz ne yaptık ta bunu hakettik. Şunu mantık olarak bu işlere çok uzun zamanını vermiş bu tip kavgaların ağız şapırdattığını bilen birisiyim. Ama biraz da vicdan. Her milli maç öncesi birileri çıkıyor, muhakkak bir şey var. Yalan, yanlış demiyorsunuz, aklınıza ne geliyorsa. Bunlardan çocukların etkilenmeyeceği gibi bir şey mi var. Farklı görevlerde küçük bir grup var. Hamili kart yakinimdir ile bir kısmı iş bulmuşlar. Paslaşmaya çalışıyorlar. Şimdi aynı hedefe farklı yerlerden vurmaya çalışıyorlar. İşin garibi de anlaşılmayacağını zannediyorlar. Bunlar kolay göğüslenecek artı hepimizin milli takımı dedirtmeyecek konular. Hep aynı tarihlerde hep aynı zamanda, zaten izlanda'da kaybettik, Allah muhafaza. Ukrayna'da berabere kaldık. Felaket. Şu anda kağıt üzerinde iddialıyız; ama takımıma oyuncularıma yapılanlar ortada. Siz zaten, bir çoğunu biliyorsunuz.
Kosova maçından bu yana hiçbir karşılaşma yaşanmadı dediniz, uçakta bir olay yaşandı. Bu aslında Bilal Meşe'ye değildi. Bunu üzerinize aldınız mı? Arda'yı Milli Takıma aldım, gönlüme almadım dediniz.
ARDA TURAN TEKRAR MİLLİ TAKIMA ALDINIZ MI?
Bana mı yapılmıştı? Siz kendinize aldınız mı? Yo ben öyle almadım. Bana yapılmadı. Öyle bir kamuoyu yok. Kamuoyu dediğiniz üç kişi herhalde.
Uçağa aldıranları da biliyorum? Siz basın mensupları ben aldırdım diyor. Bana söyeneni söylüyorum. Sizi buraya aldırandın. hadi neyse..
Bilgi kirliliğinin de bazı durumnlar yarattığını düşünüyorum. Ne zaman kim ne istiyorsa benim yerim adresin herkes için geçerli bu belli. Açıkçası Yıldırım Bey'le de ilgili var. Sonradan Yıldırım Bey'le görüşmüşler. Bir sorun. Sorun bakalım ne konuşmuşlar. Niye telefon açılmış. Ben, bir defa bazı şeyleri de açıklayayım değil. Ben ilk sırada oturuyorum. Arada 2 sıra var değil. Ben ilk önce hostesle basın mensubunun münaşakası var zannediyorum. İpad'den maçı seyrediyorum. Sonra Levent hoca geldi. Zaten gittiğimizde herkes yerindeydi. Kerem'i çağırdım, Bilal Meşe'yle münakaşa edildi denildi. Aradan biraz zaman geçti, bayağı gülerek kokpite giden bir oyuncu gördüm. Ne zaman arabama bindim, yanıma aldıklarım bana anlattı. Geldik sahur yaparken, üzerine yatın dedim. Sabah kendisini çağırdığımda başkan ve Ali Dürüst beni aradılar. Bir an evvel deklarasyon reaksiyonu göstermemi istediler. Zaten bunun karşılığı belli dedim. Bundan dolayı Eylül ve Ekim aylarını kurtarmak için bir şans vermek istediğmi söyeldim. Ekibimiz güzel bir metin yazdı. Kendi de kabul etti. Ancak sonraki olayları biliyorsunuz. Ne dedi, kime dendi. Arkadamızdan konuşulanları bilmiyoruz. Genel olarak buradayız. Yerimiz yurdumuz da belli. Tam olarak anlatabildim mi?
ARDA TURAN'I MİLLİ TAKIM'A TEKRAR ALACAK MISINIZ?
Zaten kendisi ben bir daha Milli Takımda oynamayacağım dememiş mi? Şimdi bana alacak mısınız diyorsunuz. Bu da ona benziyor. Kendisi bıraktım diyor.
ARDA TURAN SİZİN KARŞINIZA ÇIKIP BÜLENT BAYRAKTAR VE HANDE SÜMERTAŞ'IN MİLLİ TAKIM KADROSUNDAN ÇIKARILMASINİ İSTEDİ Mİ?
BU ŞARTLA MİLLİ TAKIMA GELİRİM YA DA GELMEM GİBİ BİR PAZARLIK OLDU MU?
Sen burada değildin herhalde. Net olarak söyledim. Yani şöyle mi oldu, Hocam Hande ile Bülent olursa gelmiyorum mu oldu. Şunu düşünmüyor musun? Ya almayan benim. Bu soru sorulmaz bile. Bu konudan hep şikayetçi oldular. Böyle bir şey yoktur. gereğini de düşündük. Son kampta Riva'da Bülent Hoca'ya kasığını ve ozonla tedavisini göstermiştir. Allah aşkına bunu kimse telefonla ya da yüzüme söyleyebilir mi? Biz zaten gereğini yaparız. Pazarlık söz konusu olabilir mi? Bir daha söyleyelim.
SİZ GÖNDERDİM DEDİNİZ? ARDA TURAN MİLLİ TAKIMI BIRAKMASAYDI, SİZ ONU SADECE KOSOVA MAÇI İÇİN Mİ ALMADINIZ?
"BU MAGAZİN SORUSU"
Bakalım. Şöyle bir yazımızı geçirelim. Şöyle karıma, çocuklarıma, torunlarıma gideyim. Bir müsade edin. Bu magazin sorusu. Zaten uygulamaları göreceksiniz. Alırım almam dersem manşeti çıkaracaksın.
Bize de mesajlar geliyor. Herkes anlıyor. Gönlümün kırık olduğunu ifade etmeyeyim mi? Siz o gün içime sinmeyerek aldım mesajının anlamı nedir? Sevdiği insanlardan beklediği davranışı almazsa üzülür. Her kamp bir şey oluyor. Bu arkadaşlarımız oynamadılar, kilolarıyla, problemleriyle aldık. Hayatımız boyunca bir arada çok önemli yerlere gittik. Onlara karşı yanlış bir şey düşünebilir miyim? Tabii ki kırılacağım. Dediler ki; sizden özür dilerlerse affeder misin? Ben özür istemiyorum. Bu milli takım halkın takımı dedim. Almadım bir dert, aldım yine ben eleştirildim. Halbuki bir konsensüs sağlayıp, gençlerin hatalarını kabul ettik. Tekrar bir grup halinde başarıya gitme isteği kötü bir şey mi?
VOLKAN DEMİREL İKİNCİ BİR ŞANSI HAKEDİYOR MU? ARDA TURAN İÇİN OYUNCU VE O DİYORSUNUZ?
Milli Takım herkese açık. Dolayısıyla, ben demin sorduğunuz soruya da böyle devam edeyim. Mesela, ben olduğum sürece buraya kimse giremez, veya burada kimse forma giyemez şeklindeki iddialı cümleleri sevmiyorum. Bugün bir karar verirsek bu milli takıma herkes gelir. Şu anda Volkan Babacan çok iyi oynuyor. İyi de bir kaleci oldu. Ben kimi alıp kimi almayacağıma herkesi iyice seyrederek, arkadaşlarımla beraber iyice konuşarak haık yememeye çalışarak en iyi şekilde takip ederek karar veriyorum. Her yönüyle deeğerlendiriyorum. O öyle devam edecek. Olur olmaz bilmiyorum.
"BİR SIKINTI VARSA ÜZÜME SÖYLESİN"
Marsilya'da Burak Yılmaz'a yazılan primle ilgili Federasyonun onayladığı kağıtlar medyaya da sızmıştı. Burak'ın priminin daha aşağı olduğu ifade edilmişti? Burak'ın primini yazarken sakatlığı göz önünde bulundurdunuz mu?
Ben yazmadım. Arkadaşlarım yüzdelere vurarak bir kasıt unsuru olmaksızın koymuşlardır. Bir defa, ne olrsa olsun, doğru olsun yanlış olsun, kasıt yoktur. Prim listesinin çıkması bir ayıptır. hele hele bununla yetinmeyip sanki daha evvel çıkmamış gibi benim mukavelemin,kontratımın bir gün evvel futbol fedearasyonu tarafından dikkatle saklanması gerekirken, ne hikmetse sanki ben gayri meşru kazanıyormuşum gibi böyle bir buldum buldum sevinciyle, 24 saat önce yapılanları gördünüz. Bu da bir ayıptır. Çok ayıptır. Daha evvel de böyle bir şey yayınlanmıştı. Biz kimsenin fazla veya az prim almasını hepsinin çok kazanmasını isteriz. Bazen gelip de haketmeyenlere de rica ederiz. Burada hiç bir kasıt yoktur.
Burak'ın ya da Arda'nın talebi oldu mu?
"SESİNİ BİRAZ FAZLA YÜKSELTMİŞTİ BEN DE..."
Burak'ın talebi olmadı. Arda'nın öyle bir talebi olmadı. O sadece Burak'ın hakkını ararken, sesi biraz fazla yükselmişti. Ben de sesini fazla yükseltmememisini istedim.
Arda ve Bilal Meşe olaylla ilgili orada net anlamış olsaydınız, net olarak görmüş olsaydınız Fatih Terim'in tavrı ne olurdu?
Aynı uçakla geri gönderirdim.
Arda için dışarıdan manüpüle edenler var dediniz. Benim idare ettiğim takımlarda böyle Milli Takımı karıştırmaya çalışanlar mı var?
Çok net. Sadece benimle ilgili de değil. Yıldırım Demirören artı yönetim kurulunun veya futbol federasyonunun da onlarla ilgili de düşünceleri olanlar var. Belki benim belki bir başkası üzerinden. Belki dışarıdakilerin içeride müttefikleri de var. Ama böyle bir oyunu görmemesi için insanın...
"YÜZÜME SÖYLESİN"
Arkadaşlar, sorular sorun diyorum ama işi magazine dökmeyin. O zaman... Eğer bir şeyi varsa yüzüme söyleyecek. Yüzüme söylesin. Öyle yok. Varsa öyle bir sıkıntısı kimin varsa yüzüme... Siz de rica ediyorum. Beraber yaşıyoruz bunları. Zaten bir daha söylüyorum. Bazı cümlelerde hiç oralı olmuyorsunuz ama bir şeyi halletmeye çalışıyoruz. Ben buradan giden bazı haberlerin, sizin haberlerinizin başka şekilde aktarıldığını bilecek kadar bu işin içindeyim ama ben sizi hiçbir zaman hiçe saymıyorum, her zaman saygı duyuyorum. Anlatım gereği yükseliyorsam kusura bakmayın, kimin neyi varsa söyleyebiliyorsa gelip yüzüme söylesin.
Takım içinde böyle bir yapılanma varsa neşter vurur musunuz?
Ayak izlerini o kadar net görüyoruz ki; bazısına mantıklı bir açıklama da bulamıyoruz. Bu kavganın kazananı olabilir mi? Herkes kaybeder. Zaten, bazıların istediği de bu. Yani, arkadaşlar dünyanın en büyük oyuncusu olabilirsiniz. Sonuçta oyuncusunuz ona göre davranacaksınız. Biz de başka bir şey beklemiyoruz. Ben, yanlış yönlendirildiklerine inanıyorum. Söyledim, yolu da gösterdim. Bakın isterseniz diye.
Milli Takım'da bundan sonra prim verilmeyecek mi? Bu doğru mu?
Türkiye'de prim mevzuu esasında tekrardan düşünmesi gereken bir yanlıştır. Prim, tabelaya göre verilir. oyuncuya akit yaparken zaten oyunun karşılığı bir bedel ödüyorsunuz. Burada her zaman ki tavrım tabeladan yanadır. Şampiyon olursanız budur. UEFA'ya, Şampiyonlar Ligi'ne katılırsanız budur. Çoğu ülkelerde sadece garanti para vardır. Adama 4-5 milyon Euro veriyorsun, bir de maç başı 30-40 bin Euro veriyorsun. Bana göre bu ikisi de tekrar düzenlenmeli. Milli takım buradan çıkarsa primini alacaktır. Ama ondan evvel bir prim verilmeyecektir.
Milli Takım'da genel süreçte şeffaflık eksikliği olduğunu düşünüyor musunuz?
Arda Turan ve Serdar Gürler Milli Takım'dan çıkarıldı. İki oyuncunun ismi aynı haberde geçti.
"ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERİ KURTARABİLİRİZ DEDİM"
Arda basın toplantısına girdiğinde elinde 4 sayfalık yazı vardı. Gazetecilerin protestosundan dolayı yazılanları okumadığı...
Kendisiyle de paylaştım. Böyle bir şey olmuştur. Bunun karşığı buradan ayrılmak: Bu yapılanın karşılığı kırmızı kart. Kırmızı kartı yedikten sonra sahada kalamazsın. Ama önümüzdeki günleri kurtarabilirz dedim. Arkadaşlarıyla beraber mantıklı bularak bir yazı hazırlandı. Bilal Meşe benim de dostumdur. Sonradan biraraya getiririz, karşılıklı gönüller alınır. Kimse özür diledim kelimesini kullanmadan, özür dilenmiyor ama ona muadil sözler kullanılıyor. O arada başkan arandığına göre herhalde bir şeyler söylendi. Tamam denildi. Arkadaşları da ona güç vermek için, onun yanında olduğunu ifade vermek için izin isterdiler. Ben de tamam girin dedim. O da son anla vazgeçmiş. Benim düşüncem, o spontane gelişmiş bir şey değil. Öyle bir karar aldığını açıkladı. Eğer, bunu kabul etmemiş olsaydı, milli eşofmanla yaptırmazdık. Basın toplantısını yapmasını biz istedik. Ama o bunu tercih etti. Olabilir. Keşke olmasaydı ama herkesin de düşüncelerine ne diyorsa, ben de yaptıklarımın bedelini ödüyorum... Biz onu orada çözebilirdik. İçinde ne vardı. Kimler yazdı, kim yardım etti o bizde.
Arda Turan için de sizin evladı yakıştırması yapılırdı?
"İNSAN SEVDİĞİ KİŞİDEN BUNU GÖRÜNCE ÜZÜLÜYOR"
Ben gönlümü açıyorum. Diyorum ki kırgınıM. Daha ne istiyorsunuz? İçimden kırgın olup başka şeyler söylemiyorum. İnsan çok sevdiği kişiden bazı şeyleri görünce kırılıyor, üzülüyor. İnsan değer verdiği kişiye kırılır. Ben de kırgın olduğumu zaten söylüyorum. 4 defa demişim, demek ki kırılmışım. Bundan doğal insani tepki yok.
Yıldırım Demirören'le ilgili Fatih Hoca ve Arda ile konuşarak bir karar aldık dedi. Sayın Demirören'le sizin duruşunuz arasında fark var. Siz keskinsiniz, o daha yumuşak. Bir sıkıntı olur mu?
Yıldırım Demirören ile benim görüşlerim ayrı olabilir. Ama aramızda hiçbir zaman çok şükür geldiğim günden beri, belki de beklenenin dışında beklenen başka bir şey de olabilir ama biz birbirimize yakın duruyoruz. Aramızda en ufak bir şey olmadı. Benim duruşum belli. Sadece başkan değil, Servet Yardımcı'nın da beyanatı var. Olabilir, onların görüşleri olabilir. Ben beyanatlarının fikrinde değilim.
Yaşananlardan sonra geleceğe baktığımızda Fatih Terim'in geleceğini nasıl etkiler, ayrılacağına dair bir şeyler yazılıyor. Kısa ve orta vadede neler olacak?
Öyle bir çabuk değişen durumlar var ki; ben sorsam sizin zihninizde nasıl? Sayın Yıldırım Demirören ile ilk günden bugüne kadar en ufak bir şey olmamıştır. Birbirimize sırtımızı dönmediğimiz herhangi bir konu olmamıştır. Bazı konularda ayrı da düşünmüş olabiliriz ama birbirimize saygı ve sevgimiz var. Sözleşmem var. gençlere güveniyorum. Ben sorunları çözerim ve buradayım.