Ramazan ayında oruç tutan bazı kişiler açlık atakları ile karşı karşıya kalabiliyor. Uzman Psikolog Arzu Hamurcu, Ramazan ayında uzun süre aç kalmanın bazı bireylerde açlık ataklarına neden olabileceğini söyleyerek, “Uzun süre aç kalmakla sorunu olan bireyler, uzmanlarla görüşmeli” dedi.Yeme alışkanlıklarından kaynaklı değişikliklerin psikolojik olarak da resksiyon gösterebileceğini söyleyen Uzman Psikolog Arzu Hamurcu, “Ramazan ayı Müslümanların oruç tuttukları ve yoğun bir maneviyat yaşadıkları bir ay olarak geçmektedir ve bu ayın getirdiği belli başlı noktalar var. Mesela güzelliklerinden bahsedecek olursak duygusal, derin bağlar kuvvetlenir. Sabır ve öz disiplinimiz gelişir. Empati ve hoşgörü duygumuz artar ve birbirimize karşı aslında daha toleranslı ve bir yerde de daha geniş ailelerle birlikte aile toplantıları, aile sohbetlerinin herkesi aynı masa başına topladığı güzel bir aydır aslında.
Tabi ki bununla beraber normal yaşantımızın dışına çıktığımız için yani normal gündelik beslenme rutinimizin dışına çıktığımız için elbette vücut da bazı reaksiyonlar gösterecektir ve bu da psikolojimizi etkileyecektir. Bunun için temel bazda en önemlisi oruç tutmadan önce kan değerlerimize baktırmak olacaktır. Yani sizin insülin direncinizde bir problem varsa, şekerinizde bir problem varsa ya da diğer yeme bozuklukları ile ilgili bir probleminiz varsa doktorunuzun önerdiği ölçüde oruç tutmakta fayda vardır diye düşünüyorum” dedi.
“AÇLIĞIN PSİKOLOJİK KISMI ÇOK ÖNEMLİ”
Hamurcu, uzun saatler aç kalmanın öfke ve strese neden olabileceğini söyleyerek, “Yine aynı şekilde sadece fiziksel noktadan ziyade psikolojik kısmı da çok önemli. Yani oruç için biz sadece fiziksel olarak doktoru düşünsek de aslında psikologlar, psikiyatristler yeme bozukluklarıyla ilgilenen birçok ruh sağlığı uzmanları da vardır. Bu noktada sizin uzun aç kalma sürelerinizle yani açlık ataklarıyla ilgili rahatsızlık şikayetleriniz varsa o zaman gerçekten de bir ruh sağlığı uzmanından destek alınmasını öneririm. Çünkü uzun saatler aç kalma noktasında öfkelenebilir, birbirinize karşı yükselebilir ve belki de tartışma anlarına giriyor olabilirsiniz. Yine trafikte belki o an kan şekerinin düşmesi ile birlikte farklı tepki ve reaksiyonlarda bulunuyor olabilirsiniz. Bu yüzden bir nebze de olsa Ramazan’dan önce mideyi alıştırmak, sahurla iftar arasında da çok fazla mideye yükleme yapmamak bizim için kıymetlidir. Bu konuda uzman görüşleri olarak diyetisyenle birlikte aynı şekilde yine psikolojik tarafta bu süreç entegre edilirse güzel bir oruç ve ramazan sürecinin geçirilebileceğini düşünmekteyim” ifadelerini kullandı.
“UYKU DÜZENİNİN DEĞİŞMESİ STRES HORMONLARINI ARTTIRABİLİR”
Sahur ile iftar arasındaki uyku bozukluklarının stres hormonunu yüksek oranda arttırabileceğini söyleyen Arzu Hamurcu, “Sahur ve teravih gibi belli saatlerde uyku düzeninin değişmesi de bizim stres hormonlarımızı yüksek oranda arttırabilir. Bu noktada aslında yapabileceğimiz şeylerden bir kaçı da gün içerisinde o günü doldurarak aslında uyku tempomuzu günü uykuyla geçirmeyerek ve uyku saatlerinde kaliteli bir uyku sağlayarak hem hücrelerimizi hem de ruhumuzu doyurabiliriz. Ramazan’ın tüm topluma faydası olarak baktığımızda evet Ramazan bir hoşgörü ayıdır ama biz en çok da açlıkla sınandığımız zamanlar hoş görebildiğimiz kadar hoş göremediğimiz davranışların içerisinde de bulunuyoruz. Yani Ramazan birleştirici bir ayken, bazen de kendi aramızda tartışmaya sebep olan aylardan bir tanesi olabiliyor. Bu yüzden aslında hoş görüyü tüm insanlığa vermek, oruç tutana da tutmayana da tutamayana da saygı göstermek bu noktada çok önemli bir kıstas olacaktır” dedi.