[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı Cem Kurtoğlu, Hollywood yapımı onlarca filmin dublajında Tom Hanks, Liam Neeson, Bruce Willis, Nicholas Cage, Richard Gere, Antonio Banderas ve Kevin Costner'ın sesi oldu.
Meslek yaşantısında bazı programların sunuculuğunu da yapan Kurtoğlu, Kaptan Phillips, Bulut Atlası, Yeşil Yol, Er Ryan'ı Kurtarmak filmlerinde Tom Hanks'i, Schindler'in Listesi, Gri Kurt, Sefiller, Özgürlüğün Bedeli filmlerinde Liam Neeson'ı, Rehine, Güneşin Gözyaşları, Hızlı ve Emekli filmlerinde Bruce Willis'i, Yakın Tehdit, Karanlık Cinayetler, Dünya Ticaret Merkezi filmlerinde Nicolas Cage'i, Entrika, İkili Oyun, Chicago, İlk Şovalye filmlerinde Richard Gere'i, Zoro 2, Öldüren Kadın, Suikast Çemberi filmlerinde Antonio Banderas'ı, The Guardian, Bodyguard, The Postman ile Robin Hood: Prince Of Thieves filmlerinde ise Kevin Costner'ı seslendirdi.
Kurtoğlu, seslendirme konusunda, konservatuvar mezuniyeti dolayısıyla bir alt eğitim bulunduğunu ancak seslendirmenin çok ayrı bir şey olduğunu söyledi.
Seslendirmenin biraz yetenek gerektirdiğini aktaran Kurtoğlu, "Yani çabuk hareket edebilmek. Çabuk düşünme ve uyum sağlayabilme. Tamamen tecrübeye dayalı bir şey. Bunu Amerika'da yapıyor olsak en az 10 günde filmi konuşuruz. Dublajlar öyle yapılıyor. O sahne, provayla yapılıyor tekrar tekrar, bölüm bölüm. Biz de tek kişi stüdyoya giriyorsun, atıyorum Bulut Atlası filmi konuşması çok zor bir filmdi. O filmi 4 saatte konuştum. Prova falan yapmadan" diye konuştu.
Kurtoğlu, 32 yıldır seslendirme yaptığını, Türkiye'de seslendirme sanatçısı olarak çok iyi isimlerin bulunduğunu, Sungun Babacan'ın ilk 3 isimden birisi olduğunu bildirdi.
Türkiye'de seslendirme işinin artık bozulduğunu, fiyatların çok düştüğünü aktaran Kurtoğlu, "Bu işten para kazanıldığını sanıyorlar ki asla... Sadece kazanan sektör var. O da reklam dublajları. O da 3-5 kişinin arasında dönüyor ama fiyatlar düştüğü için çok da kalifiye olmayan arkadaşlar girdi sektöre" dedi.
Kurtoğlu, Bruce Willis'i Türkiye'de çok seslendiren olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"En az 15 kişi Bruce Willis'i konuşuyor. Çok istemediğim zaman konuşmamayı tercih ediyorum. Rahmetli Alev Sezer zaten onun sesiydi. Mavi Ay dizisinden başlayarak. Bazı filmlerde önemli aktörleri Sungun Babacan konuşur. Seslendirdiğim kişinin oyununa dikkat ediyorum. Çoğu yeni seslendirme yapan arkadaşlar dikkat etmiyor. Spiker gibi konuşmaya başlıyor. Adamın sesini, sesindeki oyunu duyuyorsun. Biraz ona dikkat ettiğim zaman, biraz da düzgün konuşabiliyorsan bu sektörde tercih edilirsiniz."
Sinema
Cem Kurtoğlu, Türk sinemasının biraz arka planda kaldığını bunu da doğal karşıladığını bildirdi.
Son yüz yıldır dünyanın çok çabuk geliştiğini aktaran Kurtoğlu, "Bundan yüz yıl önce bambaşka bir yaşam tarzından bambaşka bir yaşam tarzına geçtik. Yani Cumhuriyet'e geçtik. Artık gençlerimiz yoktu. İnsanımız yoktu. 100 bini orada 200 bini burada ölüyordu. Tamamen sıfırdan bir toplum yaratıldı. Burada tabii kültür de bozuluyor. O kültürü öğretecek anneannelerimiz dedelerimiz hayatta kalmamıştı" dedi.
Kurtoğlu, sinemanın "yedinci sanat" denilen olağanüstü bir dal olduğunu ancak paraya dayandığına işaret ederek, "İyi bir sinema yapabilmek için para gerekiyor. Türkiye'de de bu parayı ayırabilecek sektörler az. Diziyi rahat çekiyorsun. Şimdi şimdi sinema için elektronik kameralar çıktı. Hard diske kaydediyor. Eskiden bir film basmak dünyanın maliyetiydi. Şimdi her şey çekiliyor. Montajı da burada yapılıyor. Ondan sonra filme basılıyor. Bu maliyeti çok düşürdü tabii. Amerika'ya bakın. Dünyanın en büyük sanayisi orada" ifadesini kullandı.
Amerika'nın vermek istediği mesajı tamamen sinemayla verdiğini dile getiren Kurtoğlu, şunları kaydetti:
"Politik mesajını, yani ne mesaj vermek istiyorsa tamamen sinemayla veriyor. Bütün dünyada Amerikan sineması var çünkü. Herkes yani çocuk da büyükler de gidiyor sinemaya. 100 milyon dolar harcanıyor bir filme. Bazen bizde ise 'niye camiyi koydun oraya' deniliyor. Niye koymayayım. Ben Türkiye'ye ait bir film çekiyorsam, burada cami de kilise de var. Gerekiyorsa koyacağım tabii. İyi bir şeyler yapabilmek için bu şablondan, bu mantaliteden kurtulmamız lazım."
Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı Cem Kurtoğlu, Hollywood yapımı onlarca filmin dublajında Tom Hanks, Liam Neeson, Bruce Willis, Nicholas Cage, Richard Gere, Antonio Banderas ve Kevin Costner'ın sesi oldu.
Meslek yaşantısında bazı programların sunuculuğunu da yapan Kurtoğlu, Kaptan Phillips, Bulut Atlası, Yeşil Yol, Er Ryan'ı Kurtarmak filmlerinde Tom Hanks'i, Schindler'in Listesi, Gri Kurt, Sefiller, Özgürlüğün Bedeli filmlerinde Liam Neeson'ı, Rehine, Güneşin Gözyaşları, Hızlı ve Emekli filmlerinde Bruce Willis'i, Yakın Tehdit, Karanlık Cinayetler, Dünya Ticaret Merkezi filmlerinde Nicolas Cage'i, Entrika, İkili Oyun, Chicago, İlk Şovalye filmlerinde Richard Gere'i, Zoro 2, Öldüren Kadın, Suikast Çemberi filmlerinde Antonio Banderas'ı, The Guardian, Bodyguard, The Postman ile Robin Hood: Prince Of Thieves filmlerinde ise Kevin Costner'ı seslendirdi.
Kurtoğlu, seslendirme konusunda, konservatuvar mezuniyeti dolayısıyla bir alt eğitim bulunduğunu ancak seslendirmenin çok ayrı bir şey olduğunu söyledi.
Seslendirmenin biraz yetenek gerektirdiğini aktaran Kurtoğlu, "Yani çabuk hareket edebilmek. Çabuk düşünme ve uyum sağlayabilme. Tamamen tecrübeye dayalı bir şey. Bunu Amerika'da yapıyor olsak en az 10 günde filmi konuşuruz. Dublajlar öyle yapılıyor. O sahne, provayla yapılıyor tekrar tekrar, bölüm bölüm. Biz de tek kişi stüdyoya giriyorsun, atıyorum Bulut Atlası filmi konuşması çok zor bir filmdi. O filmi 4 saatte konuştum. Prova falan yapmadan" diye konuştu.
Kurtoğlu, 32 yıldır seslendirme yaptığını, Türkiye'de seslendirme sanatçısı olarak çok iyi isimlerin bulunduğunu, Sungun Babacan'ın ilk 3 isimden birisi olduğunu bildirdi.
Türkiye'de seslendirme işinin artık bozulduğunu, fiyatların çok düştüğünü aktaran Kurtoğlu, "Bu işten para kazanıldığını sanıyorlar ki asla... Sadece kazanan sektör var. O da reklam dublajları. O da 3-5 kişinin arasında dönüyor ama fiyatlar düştüğü için çok da kalifiye olmayan arkadaşlar girdi sektöre" dedi.
Kurtoğlu, Bruce Willis'i Türkiye'de çok seslendiren olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"En az 15 kişi Bruce Willis'i konuşuyor. Çok istemediğim zaman konuşmamayı tercih ediyorum. Rahmetli Alev Sezer zaten onun sesiydi. Mavi Ay dizisinden başlayarak. Bazı filmlerde önemli aktörleri Sungun Babacan konuşur. Seslendirdiğim kişinin oyununa dikkat ediyorum. Çoğu yeni seslendirme yapan arkadaşlar dikkat etmiyor. Spiker gibi konuşmaya başlıyor. Adamın sesini, sesindeki oyunu duyuyorsun. Biraz ona dikkat ettiğim zaman, biraz da düzgün konuşabiliyorsan bu sektörde tercih edilirsiniz."
Sinema
Cem Kurtoğlu, Türk sinemasının biraz arka planda kaldığını bunu da doğal karşıladığını bildirdi.
Son yüz yıldır dünyanın çok çabuk geliştiğini aktaran Kurtoğlu, "Bundan yüz yıl önce bambaşka bir yaşam tarzından bambaşka bir yaşam tarzına geçtik. Yani Cumhuriyet'e geçtik. Artık gençlerimiz yoktu. İnsanımız yoktu. 100 bini orada 200 bini burada ölüyordu. Tamamen sıfırdan bir toplum yaratıldı. Burada tabii kültür de bozuluyor. O kültürü öğretecek anneannelerimiz dedelerimiz hayatta kalmamıştı" dedi.
Kurtoğlu, sinemanın "yedinci sanat" denilen olağanüstü bir dal olduğunu ancak paraya dayandığına işaret ederek, "İyi bir sinema yapabilmek için para gerekiyor. Türkiye'de de bu parayı ayırabilecek sektörler az. Diziyi rahat çekiyorsun. Şimdi şimdi sinema için elektronik kameralar çıktı. Hard diske kaydediyor. Eskiden bir film basmak dünyanın maliyetiydi. Şimdi her şey çekiliyor. Montajı da burada yapılıyor. Ondan sonra filme basılıyor. Bu maliyeti çok düşürdü tabii. Amerika'ya bakın. Dünyanın en büyük sanayisi orada" ifadesini kullandı.
Amerika'nın vermek istediği mesajı tamamen sinemayla verdiğini dile getiren Kurtoğlu, şunları kaydetti:
"Politik mesajını, yani ne mesaj vermek istiyorsa tamamen sinemayla veriyor. Bütün dünyada Amerikan sineması var çünkü. Herkes yani çocuk da büyükler de gidiyor sinemaya. 100 milyon dolar harcanıyor bir filme. Bazen bizde ise 'niye camiyi koydun oraya' deniliyor. Niye koymayayım. Ben Türkiye'ye ait bir film çekiyorsam, burada cami de kilise de var. Gerekiyorsa koyacağım tabii. İyi bir şeyler yapabilmek için bu şablondan, bu mantaliteden kurtulmamız lazım."