[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Her şey bir değişim ve dönüşüm halinde. Çocuklar değişiyor, çocukluk değişiyor, anlamlar değişiyor, hal böyle olunca ebeveynler de değişiyor ya da değişmek zorunda kalıyor.
Kaş kalkınca çalan tehlike sinyalleri, gözlerden anlaşılan odana git yoksa terlik geliyor ifadeleri, misafir gidince sana gününü gösteririm baş sallamaları mazide kaldı. Yeni neslin çocukları anlaşılmak istiyorlar, anlaşıldıklarını hissetmek istiyorlar.
Çocuğunuzla aranızda bir çekişme varsa, bir türlü doğru iletişim kuramadıysaniz, bildiğiniz bütün korku dillerini bir kenara bırakıp, yeni bir dil öğrenmenin zamanı gelmiş demektir.
Aldığım anne-çocuk eğitimde ve okuduğum tüm kişisel gelişim kitaplarında ısrarla tek bir dilden bahsedilir: “Ben” dili. Nedir bu ben dili? Kişiliği bir kenara bırakıp, sadece davranışa odaklanmak, davranışı eleştirmektir. Örneğin: yaramazlık yapan bir çocuğa -beni çıldırtıyorsun, Allah kahretsin yeter artık… Ödevini yapmayan çocuğa -tembel seni, sen adam olmasın… gibi sözler kullanmak çocuğun farklı algılamasına neden oluyor. Çocuk: “Ben tembelim, annem beni sevmiyor, ben gerizekalıyım, bir şeyi beceremem ki…” gibi düşüncelere kapılıyor. Bunu genele yayan çocuk, nasıl olsa ben böyleyim deyip davranışını değiştirmiyor. Oysaki doğru iletişim şöyle olmalı: “-Sen yaramazlık yapınca ben çok üzülüyorum, odanı toplamayınca ben çok yoruluyorum seninle oynamaya vaktim kalmıyor, ödevini yapmadığında yeni bir şey öğrenemeyeceğin için üzülüyorum.” gibi… Benim kızım, -anne sen de her şeye üzülüyorsun, dese de inanın işe yarıyor. Çocuk “genelim iyi” sadece bu davranışı değiştirmem gerekiyor diye mesajı alıyor. Bu yüzden onu suçlamadan, her zaman ben dilini kullanarak iletişim kurmalıyız.
Unutmayın; kişilik değişmez ama davranışı değiştirebiliriz. Sevgi ve yerinde ilginin açamayacağı kapı yoktur…