AA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) ziyaret ederek, Başkan Yekta Saraç ile görüştü. Erdoğan, görüşmenin ardından YÖK üyeleriyle ülke genelindeki devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörlerine hitap etti.
YÖK’e yaptığı ziyaretin bir ilk olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “12 yıllık başbakanlık döneminde maalesef böyle bir ziyaret olmadı. Şu anda böyle bir ziyaret ilk defa gerçekleşiyor, bundan dolayı ayrıca bir heyecanım, duygusallığım da var” diye konuştu.
Türkiye’nin, dünyanın bilinen en eski üniversitelerine ev sahipliği yapan topraklarda bulunduğunu, bu toprakların daima ilmin, bilginin, araştırmanın, eğitimin merkezi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, tarihimizde her düzeydeki eğitim kurumlarına büyük önem verilmiştir. Buhara’dan, Horasan’dan Semerkant’a, Endülüs’ten Kurtuba’ya kadar dönemlerinin dünyadaki en önemli bilim, sanat, eğitim merkezi olan nice şehirlerimiz vardır. Selçuklular’da Konya, Osmanlılar’da İstanbul dönemlerinin parlayan yıldızları olmuştur. Kayseri’den Bursa’ya, Erzurum’dan Manisa’ya kadar pek çok şehrimizi önemli eğitim ve bilim merkezleri olarak ön plana çıkmışlardır” ifadelerini kullandı.
“Üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz”
Bugün Türkiye’deki 176 üniversitede 1,5 milyon öğrencinin eğitim-öğretim gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açtığımız yurtlarla, verdiğimiz burs ve kredilerle, akademisyenlere sağladığımız destekle üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki biz bu kadar kısa süre içinde niçin bu kadar üniversite kurduk, öğrenci sayısını artırdık? Hatırlarsanız, göreve gelmeden önce talep eden öğrencilerle üniversiteye yerleştirilen öğrenci oranı yüzde 9’du, ama şimdi hamdolsun yüzde 46. Şu anda yüzde 46, böyle bir konuma gelmiş bulunuyoruz. Bu üniversitelerin sayısının 176’ya ulaşması sebebiyle yapılan eleştirilerin hepsini biliyorum. Bizim politikamızın gerisinde çok önemli bir sebep var. Bilindiği gibi Türkiye’de uzun yıllar eğitim-öğretim sisteminin en önemli problemi ortaöğretimden, yükseköğretime geçişteki tıkanıklık olmuştur. Dershaneler başta olmak üzere eğitim sistemimizin sancılı pek çok uygulaması bu tıkanıklığın ürünü olarak ortaya çıkmış ve kök salmıştır.”
Üniversite sayısını artırarak, taleple arz arasındaki dengeyi kurarak bu tıkanıklığı büyük ölçüde ortadan kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, “Aaşağıdan yukarıya doğru artarak devam eden yükseköğretime geçiş baskısı sürdüğü müddetçe üniversitelerdeki diğer sorunların üzerine kararlılıkla gitme imkanı bulamayacağımızı biliyorduk. Bugün artık yüzde 81’i aşan okullaşma oranıyla üniversite eğitimi ülkenin en büyük şehirlerinden en ücra köşesindeki köylerinde yaşayanlara kadar hiçbir gencimiz için ulaşılmaz bir imkan değildir” diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’de üniversite eğitiminde nicelik, kapasite sorununun tamamıyla geride kaldığını belirterek, “Tüm üniversitelerimizin fiziki ihtiyaçlarını karşılama, bina, araç gerek, öğretim elemanı, idari personel sorunlarını çözme konusundaki çalışmalarımızı hep birlikte devam ettirmek zorundayız. Bu konudaki kritik eşiği aştığımıza, esas meseleyi çözdüğümüze inanıyorum, artık bir taban, zemin oluştu” ifadesini kullandı.
“O kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlerle buluşmasını bir aile toplantısı olarak gördüğünü ve özeleştiride bulunmak istediğini belirterek, Türkiye’deki üniversitelerin adının uzun yıllar bilimle, araştırmayla, eğitimle değil kavgayla, kamplaşmayla, yasaklarla anıldığını söyledi.
Bu dönemleri öğrencilik yıllarında kendisinin de yaşadığına işaret eden Erdoğan, “Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, darbecileri teşvik eden, darbecilere yol gösteren, onlara meşruiyet sağlama çabası içine giren üniversite hocaları gördü. 27 Mayıs’ta kamyonla taşınan öğrenci cesetlerinden bahsederek, kamuoyunu galeyana getiren üniversite rektörleri olduğunu biliyoruz, bunlar belgelerde kayıtlı. 28 Şubat’ta brifinglerde boy göstererek, gösterilerde pankart taşıyarak, unvanlarına adeta ihanet eden hocaları ibretle izledik, bunlar da var. Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede başörtülü öğrencileri okula sokmamak için üniversite, fakülte kapılarında nöbet bekleyen hocaların varlığına şahit olduk. Çünkü benim çocuklarım aynı akıbete uğradı. Öğrecilerin bu yüzden yaka, paça dışarı atıldığı, ikna odalarında, psikolojik baskıya maruz bırakıldığı dönemleri yaşadık” değerlendirmesinde bulundu.
“Milletimizin üniversitelerden beklentileriyle üniversitelerin işleyişi arasındaki makasın çok açıldığı o kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz, demokrasi, insan hakları ve özgürlük temelindeki reformlarımızla üniversiteleri bu tür tartışmaların dışına çıkarmanın çabası içinde olduk. Üniversitelerdeki hocalarımızı kimlikleriyle, şahsiyetleriyle, birikimleriyle, milletimizin gözündeki yerleriyle çelişecek işlerin içinde olmaktan kurtardığımıza inanıyorum. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa bundan sonra da onu yapmanın gayreti içinde olacağımızı özellikle ifade etmek isterim. Biz, kendi yanımızda olacak değil hakkın, hakikatin, ilmin safında, hikmetin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz, bunun için çalışıyoruz.
Türkiye’nin kargaşanın, kavganın, terörün hakim olduğu üniversite kampüslerine değil, araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hakim olduğu eğitim ocaklarına çok ama çok ihtiyacı var. Üniversitelerde elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil kitap olan, bilgisayar olan, T cetveli olan öğrenciler görmek istiyoruz. Bunu yakalamamız lazım.”
Yol, baraj ve tünel yaptırmamak için değil bunları kendisi tasarlamak, inşaasına katkıda bulunmak için yöneticilerin karşısına dikilen öğrenciler görmek istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“İstiyorum ki bizim öğrencilerimiz icabında bir eserin mimari, estetik anlayışına katkı versin. Bunun için kafa yorsun. O kendi ruh dünyasındaki, gönül dünyasındaki estetik anlayışını oraya yansıtsın. Bu ülkenin Başbakanlığına, bakanlıklarına orayı tahrip etmek için değil orada Türkiye’nin geleceğini müzakere etmek, görüşlerini, tekliflerini ifade etmek için yürüyen öğrenciler görmek istiyoruz. Bu konuda geçmişe göre çok önemli mesafe katettiğimiz kanaatindeyim. İnşallah zaman zaman şahit olduğumuz birtakım ufak tefek meseleler de kısa sürede ortadan kalkacak, arzu ettiğimiz üniversite ortamına kavuşacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, toplantının basına kapalı bölümünde rektörlerle bir süre görüştü.
”Üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz”
Erdoğan, üniversitelerden önemli beklentileri olduğunu belirterek, her üniversitenin, en azından bir alanda, sadece Türkiye’nin değil tüm bölgenin hatta dünyanın en iyilerinden biri haline gelmesini istedi.
Bu konuda YÖK’ün, ÜAK ve rektörlerle bir araya gelerek hangi üniversitenin bu noktada olduğunu, hangi alanda başı çekebileceğini, hangi alanda uluslararası platformda temsil noktasına ulaşabileceğini belirleyebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Tarım denildiğinde, dünyada tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa akla gelmeli, Harran Üniversitesi akla gelmeli. Harran Üniversitesi bu alanda sıyrılmalı, örnek olmalı. Bu konuda gerek YÖK, gerekse bizler devlet olarak bu tür destekleri vermeliyiz. Petrolde, Batman ülkemizdeki sıyrılmış, sivrilmiş olan şehrimizdir. Aynı şekilde denizcilikte Trabzon KTÜ. Demirçelik denildiğinde akla gelen neresi, Karabük. Savunma sanayisinde Kırıkkale, gıda deyince Kırklareli, Trakya’yı kastediyorum, tekstilde Denizli. Bunlar birer örnek. İlla buralar olacak diye bir şey yok. Farklı üniversitelerimiz de bu konuda değerlendirilebilir.”
Ortadoğu’nun Batı’daki oryantalistlerden değil Diyarbakır’daki, Gaziantep’teki, Hatay’daki üniversitelerin çalışmalarından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ”Kafkasya denilince Kars’taki, Erzurum’daki üniversitelerimizin uzmanlıkları ön plana çıkmalı. Akdeniz uygarlıkları, turizm Antalya’da. Kadim Anadolu uygarlıkları Çorum’dan, Eskişehir’den. Osmanlı tarihi Bursa’dan, Selçuklu tarihi Konya’dan sorulmalı. Kürdoloji ile ilgili araştırmaların adresi, Paris değil Mardin olmalı. Sosyal bilimlerde, fen bilimlerinde, mühendislik bilimlerinde, her alanda bu şekilde üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz diye düşünüyorum” dedi.
Bunun için de kalite ve nitelik konularında yoğunlaşılması gerektiğini belirten Erdoğan, ”Üniversite öğretim elemanları ve eğitim, öğretimle ilgili kriterleri belirleyen Yükseköğretim Kurumunun yapılan işlerin kalitesi konusunda da gayret içinde olması lazım. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların bir an önce sonuçlandırılarak üniversitelerimizdeki kalite sorununun çözümü yolunda süratle mesafe katedilmesini özellikle sizlerden istirham ediyorum” diye konuştu.
Sancılı süreçlerden geçerek bugünlere gelen yükseköğretim sisteminin bu sorunu da aşacağına inancını dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin imkanlarının buna her zamankinden daha müsait olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”YÖK’ün öncülüğünde oluşturulacak ve kalite konusunda yoğunlaşacak bir yapının bu doğrultuda atılacak önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Buralarda hiç endişem doğrusu yok ve buna güveniyorum. Sizlerin gayreti ve azmiyle bu konuda ülke olarak kısa sürede önemli mesafe katedeceğimize inanıyorum” diye konuştu.
”Işık tutacak üniversiteler”
Türkiye’nin 2023 hedefleri konusunda üniversitelere çok önemli görevler düştüğünü belirten Erdoğan, ”Siyasetçisiyle, bürokratıyla, üniversite hocalarıyla, özel sektörüyle, ilgili tüm taraflarıyla el ele vererek ülkemizi, 2023 hedeflerine ulaştırmak mecburiyetindeyiz” dedi.
Türkiye’nin muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma konusunda Cumhuriyet’in kuruluşundan beri önüne çıkan bu en büyük fırsatın kaçırılmaması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, emek yoğun üretim ve ihracattan, bilgi yoğun üretim ve ihracat sürecine giden yolun anahtarının üniversiteler olduğunu söyledi.
Erdoğan, üniversitelerin araştırmalarıyla, raporlarıyla, analizleriyle yaşanılan dönüşüm sürecine rehberlik edeceğini, ışık tutacağını kaydetti.
Başbakanlığı döneminde özellikle araştırma geliştirmeye ciddi destek verilmesi gerektiğini söylediğini anımsatan Erdoğan, bu konuda milli bütçenin yüzde 3′üne ulaşılması gerektiğini vurguladı.
İlk hedefin yüzde 2 olarak belirlendiğini, bu konudaki çalışmaların başladığını, henüz bu orana ulaşılamadığını anlatan Erdoğan, öğrenci ve öğretim üyelerinin projelerine destek vermeye her zaman hazır olduklarını bildirdi.
”Bu nasıl sevgi”
Erdoğan, 2023 hedeflerine ulaşma konusunda, çözülmesi gereken sorunlar, aşılması gereken engeller olduğunun bilindiğini, bunların bir tanesinin de Çözüm Süreci olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
”Geçmişte milyonlarca vatandaşımızın mağduriyetine yol açan ihmalleri, eksikleri gidermek için geçtiğimiz 12 yılda gerçekten çok büyük çalışmaların bu alanda yapıldığı ülkemizde ciddi mesafeler aldığımıza inanıyorum. Bugün artık ne temel hak ve hürriyetler konusunda ne altyapı yatırımlarında şikayet etmeyi gerektirecek önemli meseleler kalmadığına inanıyorum.”
İktidar olduklarında Türkiye’de 26 havalimanı bulunduğuna, şu anda bu sayının 52′ye ulaştığına işaret eden Erdoğan, ”En uzak noktadan bir havalimanın şöyle aracınızla atlayıp gitmeye kalkarsanız 45 dakika. Bu noktaya geldik. Bu tabi ciddi manada bu ülkenin nedenli çağdaş, modern bir ülke haline gelmekte olduğunu gösteriyor. 52′de kalacak mı bu, hayır” dedi.
Halen devam eden havalimanı yatırımlarının olduğunu belirten Erdoğan, Hakkari’de havalimanı inşaatının terör sebebiyle şu ana kadar bir yıl ertelendiğini anımsattı.
Teröre rağmen bu havalimanının biteceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
”Çünkü biz Kürt vatandaşlarımızın da, Kürt kardeşlerimizin de buna layık olduğuna inanıyoruz. Ama onları sevdiklerini iddia edenler o tür yatırımları maalesef engellemenin gayreti içerisindeler. Bu nasıl sevgi? Bir taraftan diyeceksiniz ki, ‘Biz Kürtlerin temsilcisiyiz’, öbür taraftan Kürt vatandaşıma yönelik bir hizmetin, bir havalimanının yapımını engelleyeceksin. Bunların ne kadar samimiyetsiz olduğu zaten buralarda ortaya çıkıyor. Yol yapacaksın, yapılan yolların inşaatındaki iş makineleri yakılacak. Öbür tarafta yatırım yapacak işadamı ama orada fabrikasının temelini atıyor, konstrüksiyonlarla yükselmeye başlıyor, bakıyorsunuz gelip oralar bombalanıyor. Orada da işsizlik meydana geliyor. Nasıl sevgi bu? Böyle bir çelişkiyle iç içeyiz, karşı karşıyayız. Ama bunlar aşılacak, ben buna inanıyorum. Bu böyle devam etmez. Yeter ki biz cesur, kararlı olalım, ‘Bu ülke bizim, 77 milyon, 78 milyon bu insanlar bizim’ diyelim, herhangi bir ayrıma, ayrımcılığa fırsat vermeden hepsini kucaklayalım ve bu işi Allah’ın izniyle bitirelim.”
“Silah bırakmak lafla olmaz”
Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz. Temenni ederim ki, bu son gelişmelerde sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, Hükümet ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor.” şeklinde konuştu.
‘Sözde kalmasın’
“Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır” ifadesini kullanan Erdoğan, bunun sadece lafla olamayacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“İrlanda’ya bakıyorsunuz orada İRA, ‘ben gömdüm’ diyor. Nereye? ‘Betona gömdüm’ diyor. Betona gömdüğünü, görüntülü olarak da yerinde tespit ediyorlar. Bütün silahlar betona gömülmüş, İRA orada inandırıcılık testini kazanmış oluyor. Ama bizdeki teröristler böylesi bir adımı atamıyor. Çünkü o adımı attığı anda varlık sebepleri ortadan kalkacak. Varlık sebepleri o. Temenni ederim ki bu son gelişmeler de sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, hükümetiyle ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle, metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor. Yaşanan, kimi incitici, yürek burkucu, sürecin ruhuna uymayan görüntüler karşısında dahi ülkemizin ve milletimizin geleceği için hep sabırla, soğukkanlılıkla davrandık.”
İşin kamu güvenliğini tehdit eder boyuta gelmesine izin vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, İç Güvenlik Paketi’nin bu konuda ilgili kurumlara önemli imkanlar sağlayacağını bildirdi.
Üniversitelerin, bu sürecin en hassas şekilde takip edilmesi gereken yerlerin başında geldiğini dile getiren Erdoğan, “Bir süre önce, İzmir’de yaşanan ölümlü hadise, onun öncesinde ve sonrasında pek çok yerde yaşanan gerginlikler inanın bizlere üniversitelerdeki hassasiyeti tekrar tekrar hatırlatıyor” diye konuştu.
Üniversitelerin yasalara ve Çözüm Süreci’nin ruhuna aykırı, diğer öğrenciler üzerinde baskı kurmaya, şiddete yönelik hiçbir eyleme, hiçbir girişime izin vermemesi gerektiğini de vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasi ve özgürlük ortamını muhafaza etmek başkadır. Ülkenin bekasına, milletin geleceğine yönelik tehlikeler karşısında tedbir almak başkadır. Bu ince çizgiyi çok iyi gözeterek, çok iyi koruyarak üniversitelerin belli grupların potansiyel eylem alanları olmaktan çıkarmalıyız” diye konuştu.
‘Bu benim şahsi meselem değildir’
Diğer bir önemli meselelerinin de devletin ve toplumun içine birer kanser hücresi gibi sızan “paralel devlet yapılanması” ile mücadele olduğunu bildiren Erdoğan, “Burada altını çizerek bir defa daha ifade etmek istiyorum: Bu benim şahsi meselem değildir. Bu devletin Milli Güvenlik Kurulu dahil tüm organlarında görüşülmüş, tespiti yapılmış, teşhisi konmuş ve mücadele kararı alınmış bir meseledir” ifadesini kullandı.
Erdoğan, üniversitelerin bu konuda da hassasiyet göstermesini, devletin ve milletin çıkarları doğrultusunda bu yapıya karşı kararlı bir tutum içinde olmasını beklediğini söyledi.
“Ara dönem sona erdi”
Küresel sistemin, ciddi bir değişim sancısı yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın arından kurulan iki kutuplu düzenin, 1990′lı yılların başında çökmesiyle girilen ara dönemin sona erdiğini belirtti.
Erdoğan, 2008′de başlayan küresel ekonomik krizin de tetiklemesiyle dünyanın yeni arayışlar içinde bulunduğunu, bölgede yaşanan çatışmaların da bu sancıların birer yansıması olduğunu dile getirdi.
Türkiye olarak bu süreci çok iyi değerlendirmeleri gerektiğine işaret eden Erdoğan, “Çok ciddi fırsatların önümüze serileceği ve aynı zamanda çok ciddi tehditlerin karşımıza çıkabileceği bir döneme doğru gidiyoruz” dedi.
‘Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından çıkar’
G20 dönem başkanlığının Türkiye’de olduğunu ve yıl sonunda G20′nin Antalya’da toplanacağını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu zirve, bizim özellikle ekonomik alanda, dünyadaki konumumuza güç katacak bir süreçtir. Geçtiğimiz 12 yılda, demokraside, ekonomide, sosyal politikalarda gerçekleştirdiğimiz atılımlar, bize önümüzdeki dönem için güçlü bir altyapı sağlıyor. 2023 hedeflerine ulaşmamız bize bu doğrultuda yeni bir sıçrama imkanı verecek. Yeni Türkiye, yeni Anayasa ve başkanlık sistemi teklifimizi, işte bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilmemize imkan sağlayacağına inandığımız için gündeme getiriyoruz. Türkiye mevcut sistemiyle ne bugünkü büyüklüğünü taşıyabilir ne de gelecekteki hedeflerine arzu ettiği hızda ilerleyebilir. Bu meselenin bir kamplaşma, bir ayrışma aracı haline dönüştürülmeden, ülkenin ve milletin menfaatleri açısından değerlendirilmesini istiyorum. Üniversitelerimiz bu konuda da yol gösterici fonksiyonlarını ortaya koymalıdır.”
19 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda konuyla ilgili akademisyen ve yazarlarla bir araya gelerek, etraflı bir değerlendirme yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıdan çok istifade ettiğini bildirdi.
Geçtiğimiz günlerde de bir kısım akademisyenin yayınladıkları bir bildiriyle kendi bakış açılarıyla, bu konudaki görüşlerini ifade ettiklerini hatırlatan Erdoğan, “Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından çıkar” sözünü hatırlattı.
Erdoğan, “Ben bu tartışmaların bizi, ülkemiz ve milletimiz için en hayırlı, en doğru karara ulaştıracağına inanıyorum. Bu konuda üniversitelerimizden, hocalarımızdan katkı bekliyorum” dedi.
‘Başka kültürdeki kadın algısını, toplumumuza giydirmeye kalkarsanız…’
Kadının sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki yeri ile kadına yönelik şiddetin en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle kadınlara yönelik cinayet haberlerinin haklı olarak toplumda ciddi hassasiyet doğurduğunu söyledi.
Tüm siyasi hayatı boyunca, kadın meselesine ayrı önem verdiğini, kadına şiddet ve kadın hakları meselesinin, Cumhurbaşkanı olarak da yakın takibinde bulunduğunu aktaran Erdoğan, “Kadına şiddet insanlığa ihanettir” sloganıyla bir kampanya başlattığını hatırlattı.
Bu konuda üniversitelerde de pek çok çalışma yürütüldüğünü bildiğini dile getiren Erdoğan, ancak bu çalışmaların gerekli etkiyi oluşturamadığını, gerekli bilinçlenmeyi sağlayamadığını gördüklerini vurguladı.
Erdoğan, şu açıklamaları yaptı:
“Benim tespitim, bu çalışmaların gerçekten etkili olabilmesi için kendi tarihimize, kendi kültürümüze, kendi inancımıza uygun bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğidir. Başka bir kültürdeki kadın algısını getirip, bizim toplumumuza giydirmeye kalkarsanız oradan netice alamazsınız. Yükseköğretim Kurulumuzdan ve üniversitelerimizden kadınlarla ilgili ülkemiz gerçeklerine uygun ve eyleme dönük bir program oluşturmalarını özellikle bekliyorum. Böylece ilgili kurumlarımız tarafından yürütülen çalışmalara destek verilmiş, yol gösterilmiş olacaktır. Ben de Cumhurbaşkanlığında kuracağım bir birim vasıtasıyla, talimatını verdim şu anda arkadaşlarım çalışmalarını yapıyorlar, kadına şiddet ve kadın hakları konusunda yürütülen çalışmalar bizzat o heyet tarafından takip edilecektir, takip edeceğim.”
‘Üniversitelerin iftihar kaynağı olacağına inanıyorum’
Erdoğan, Harran okulundan Nizamiye ve Fatih dönemi medreselerine, Dar-ül Fünun’a ve bugünkü üniversitelere ulaşan yükseköğretim birikiminin kıymetinin bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kendi dönemlerinin ilim atlasının yıldızı olan Harezmi’yi, Ali Kuşçu’yu, Diruni’yi, Akşemseddin’i, Elcabir’i, İbn-i Sina’yı, Mimar Sinan’ı, Hayyam’ı, Katip Çelebi’yi, Piri Reisi, Uluğbey’i ve daha nice değerlerimizi yalnız bırakmamalıyız” dedi.
“Üniversitelerdeki hocaları, darbecilerle, yasakçılarla milli irade karşıtlarıyla değil bu değerlerimizle birlikte anmak, onların izinde gidiyor görmek istiyoruz” diyen Erdoğan, kalite odaklı yeni dönemde üniversitelerinve öğretim görevlilerinin başarılarıyla ülkenin iftihar kaynağı olacağına inancını dile getirdi.
Erdoğan, bu doğrultuda yürütülen çalışmalarda YÖK, üniversiteler ve öğretim görevlilerine destek vereceğini ifade ederek, “Her fırsatta üniversitelerimizin programlarına katılarak, çalışmaları ve sorunları yerinde görmeye çalışıyorum. Rektörlerimizin pek çoğuyla çeşitli vesilelerle görüşme ve sorunları müzakere etme ve kendi ağızlarından bunları dinleme imkanı buldum. Bu toplantıda derli toplu şekilde konuşulacağını, tartışılacağını ve karara bağlanacağını ümit ettiğim hususların hayata geçirilmesi için her türlü desteği vereceğimden şüpheniz olmasın” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) ziyaret ederek, Başkan Yekta Saraç ile görüştü. Erdoğan, görüşmenin ardından YÖK üyeleriyle ülke genelindeki devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörlerine hitap etti.
YÖK’e yaptığı ziyaretin bir ilk olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “12 yıllık başbakanlık döneminde maalesef böyle bir ziyaret olmadı. Şu anda böyle bir ziyaret ilk defa gerçekleşiyor, bundan dolayı ayrıca bir heyecanım, duygusallığım da var” diye konuştu.
Türkiye’nin, dünyanın bilinen en eski üniversitelerine ev sahipliği yapan topraklarda bulunduğunu, bu toprakların daima ilmin, bilginin, araştırmanın, eğitimin merkezi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, tarihimizde her düzeydeki eğitim kurumlarına büyük önem verilmiştir. Buhara’dan, Horasan’dan Semerkant’a, Endülüs’ten Kurtuba’ya kadar dönemlerinin dünyadaki en önemli bilim, sanat, eğitim merkezi olan nice şehirlerimiz vardır. Selçuklular’da Konya, Osmanlılar’da İstanbul dönemlerinin parlayan yıldızları olmuştur. Kayseri’den Bursa’ya, Erzurum’dan Manisa’ya kadar pek çok şehrimizi önemli eğitim ve bilim merkezleri olarak ön plana çıkmışlardır” ifadelerini kullandı.
“Üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz”
Bugün Türkiye’deki 176 üniversitede 1,5 milyon öğrencinin eğitim-öğretim gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açtığımız yurtlarla, verdiğimiz burs ve kredilerle, akademisyenlere sağladığımız destekle üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki biz bu kadar kısa süre içinde niçin bu kadar üniversite kurduk, öğrenci sayısını artırdık? Hatırlarsanız, göreve gelmeden önce talep eden öğrencilerle üniversiteye yerleştirilen öğrenci oranı yüzde 9’du, ama şimdi hamdolsun yüzde 46. Şu anda yüzde 46, böyle bir konuma gelmiş bulunuyoruz. Bu üniversitelerin sayısının 176’ya ulaşması sebebiyle yapılan eleştirilerin hepsini biliyorum. Bizim politikamızın gerisinde çok önemli bir sebep var. Bilindiği gibi Türkiye’de uzun yıllar eğitim-öğretim sisteminin en önemli problemi ortaöğretimden, yükseköğretime geçişteki tıkanıklık olmuştur. Dershaneler başta olmak üzere eğitim sistemimizin sancılı pek çok uygulaması bu tıkanıklığın ürünü olarak ortaya çıkmış ve kök salmıştır.”
Üniversite sayısını artırarak, taleple arz arasındaki dengeyi kurarak bu tıkanıklığı büyük ölçüde ortadan kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, “Aaşağıdan yukarıya doğru artarak devam eden yükseköğretime geçiş baskısı sürdüğü müddetçe üniversitelerdeki diğer sorunların üzerine kararlılıkla gitme imkanı bulamayacağımızı biliyorduk. Bugün artık yüzde 81’i aşan okullaşma oranıyla üniversite eğitimi ülkenin en büyük şehirlerinden en ücra köşesindeki köylerinde yaşayanlara kadar hiçbir gencimiz için ulaşılmaz bir imkan değildir” diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’de üniversite eğitiminde nicelik, kapasite sorununun tamamıyla geride kaldığını belirterek, “Tüm üniversitelerimizin fiziki ihtiyaçlarını karşılama, bina, araç gerek, öğretim elemanı, idari personel sorunlarını çözme konusundaki çalışmalarımızı hep birlikte devam ettirmek zorundayız. Bu konudaki kritik eşiği aştığımıza, esas meseleyi çözdüğümüze inanıyorum, artık bir taban, zemin oluştu” ifadesini kullandı.
“O kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlerle buluşmasını bir aile toplantısı olarak gördüğünü ve özeleştiride bulunmak istediğini belirterek, Türkiye’deki üniversitelerin adının uzun yıllar bilimle, araştırmayla, eğitimle değil kavgayla, kamplaşmayla, yasaklarla anıldığını söyledi.
Bu dönemleri öğrencilik yıllarında kendisinin de yaşadığına işaret eden Erdoğan, “Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, darbecileri teşvik eden, darbecilere yol gösteren, onlara meşruiyet sağlama çabası içine giren üniversite hocaları gördü. 27 Mayıs’ta kamyonla taşınan öğrenci cesetlerinden bahsederek, kamuoyunu galeyana getiren üniversite rektörleri olduğunu biliyoruz, bunlar belgelerde kayıtlı. 28 Şubat’ta brifinglerde boy göstererek, gösterilerde pankart taşıyarak, unvanlarına adeta ihanet eden hocaları ibretle izledik, bunlar da var. Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede başörtülü öğrencileri okula sokmamak için üniversite, fakülte kapılarında nöbet bekleyen hocaların varlığına şahit olduk. Çünkü benim çocuklarım aynı akıbete uğradı. Öğrecilerin bu yüzden yaka, paça dışarı atıldığı, ikna odalarında, psikolojik baskıya maruz bırakıldığı dönemleri yaşadık” değerlendirmesinde bulundu.
“Milletimizin üniversitelerden beklentileriyle üniversitelerin işleyişi arasındaki makasın çok açıldığı o kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz, demokrasi, insan hakları ve özgürlük temelindeki reformlarımızla üniversiteleri bu tür tartışmaların dışına çıkarmanın çabası içinde olduk. Üniversitelerdeki hocalarımızı kimlikleriyle, şahsiyetleriyle, birikimleriyle, milletimizin gözündeki yerleriyle çelişecek işlerin içinde olmaktan kurtardığımıza inanıyorum. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa bundan sonra da onu yapmanın gayreti içinde olacağımızı özellikle ifade etmek isterim. Biz, kendi yanımızda olacak değil hakkın, hakikatin, ilmin safında, hikmetin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz, bunun için çalışıyoruz.
Türkiye’nin kargaşanın, kavganın, terörün hakim olduğu üniversite kampüslerine değil, araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hakim olduğu eğitim ocaklarına çok ama çok ihtiyacı var. Üniversitelerde elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil kitap olan, bilgisayar olan, T cetveli olan öğrenciler görmek istiyoruz. Bunu yakalamamız lazım.”
Yol, baraj ve tünel yaptırmamak için değil bunları kendisi tasarlamak, inşaasına katkıda bulunmak için yöneticilerin karşısına dikilen öğrenciler görmek istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“İstiyorum ki bizim öğrencilerimiz icabında bir eserin mimari, estetik anlayışına katkı versin. Bunun için kafa yorsun. O kendi ruh dünyasındaki, gönül dünyasındaki estetik anlayışını oraya yansıtsın. Bu ülkenin Başbakanlığına, bakanlıklarına orayı tahrip etmek için değil orada Türkiye’nin geleceğini müzakere etmek, görüşlerini, tekliflerini ifade etmek için yürüyen öğrenciler görmek istiyoruz. Bu konuda geçmişe göre çok önemli mesafe katettiğimiz kanaatindeyim. İnşallah zaman zaman şahit olduğumuz birtakım ufak tefek meseleler de kısa sürede ortadan kalkacak, arzu ettiğimiz üniversite ortamına kavuşacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, toplantının basına kapalı bölümünde rektörlerle bir süre görüştü.
”Üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz”
Erdoğan, üniversitelerden önemli beklentileri olduğunu belirterek, her üniversitenin, en azından bir alanda, sadece Türkiye’nin değil tüm bölgenin hatta dünyanın en iyilerinden biri haline gelmesini istedi.
Bu konuda YÖK’ün, ÜAK ve rektörlerle bir araya gelerek hangi üniversitenin bu noktada olduğunu, hangi alanda başı çekebileceğini, hangi alanda uluslararası platformda temsil noktasına ulaşabileceğini belirleyebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Tarım denildiğinde, dünyada tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa akla gelmeli, Harran Üniversitesi akla gelmeli. Harran Üniversitesi bu alanda sıyrılmalı, örnek olmalı. Bu konuda gerek YÖK, gerekse bizler devlet olarak bu tür destekleri vermeliyiz. Petrolde, Batman ülkemizdeki sıyrılmış, sivrilmiş olan şehrimizdir. Aynı şekilde denizcilikte Trabzon KTÜ. Demirçelik denildiğinde akla gelen neresi, Karabük. Savunma sanayisinde Kırıkkale, gıda deyince Kırklareli, Trakya’yı kastediyorum, tekstilde Denizli. Bunlar birer örnek. İlla buralar olacak diye bir şey yok. Farklı üniversitelerimiz de bu konuda değerlendirilebilir.”
Ortadoğu’nun Batı’daki oryantalistlerden değil Diyarbakır’daki, Gaziantep’teki, Hatay’daki üniversitelerin çalışmalarından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ”Kafkasya denilince Kars’taki, Erzurum’daki üniversitelerimizin uzmanlıkları ön plana çıkmalı. Akdeniz uygarlıkları, turizm Antalya’da. Kadim Anadolu uygarlıkları Çorum’dan, Eskişehir’den. Osmanlı tarihi Bursa’dan, Selçuklu tarihi Konya’dan sorulmalı. Kürdoloji ile ilgili araştırmaların adresi, Paris değil Mardin olmalı. Sosyal bilimlerde, fen bilimlerinde, mühendislik bilimlerinde, her alanda bu şekilde üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz diye düşünüyorum” dedi.
Bunun için de kalite ve nitelik konularında yoğunlaşılması gerektiğini belirten Erdoğan, ”Üniversite öğretim elemanları ve eğitim, öğretimle ilgili kriterleri belirleyen Yükseköğretim Kurumunun yapılan işlerin kalitesi konusunda da gayret içinde olması lazım. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların bir an önce sonuçlandırılarak üniversitelerimizdeki kalite sorununun çözümü yolunda süratle mesafe katedilmesini özellikle sizlerden istirham ediyorum” diye konuştu.
Sancılı süreçlerden geçerek bugünlere gelen yükseköğretim sisteminin bu sorunu da aşacağına inancını dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin imkanlarının buna her zamankinden daha müsait olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”YÖK’ün öncülüğünde oluşturulacak ve kalite konusunda yoğunlaşacak bir yapının bu doğrultuda atılacak önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Buralarda hiç endişem doğrusu yok ve buna güveniyorum. Sizlerin gayreti ve azmiyle bu konuda ülke olarak kısa sürede önemli mesafe katedeceğimize inanıyorum” diye konuştu.
”Işık tutacak üniversiteler”
Türkiye’nin 2023 hedefleri konusunda üniversitelere çok önemli görevler düştüğünü belirten Erdoğan, ”Siyasetçisiyle, bürokratıyla, üniversite hocalarıyla, özel sektörüyle, ilgili tüm taraflarıyla el ele vererek ülkemizi, 2023 hedeflerine ulaştırmak mecburiyetindeyiz” dedi.
Türkiye’nin muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma konusunda Cumhuriyet’in kuruluşundan beri önüne çıkan bu en büyük fırsatın kaçırılmaması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, emek yoğun üretim ve ihracattan, bilgi yoğun üretim ve ihracat sürecine giden yolun anahtarının üniversiteler olduğunu söyledi.
Erdoğan, üniversitelerin araştırmalarıyla, raporlarıyla, analizleriyle yaşanılan dönüşüm sürecine rehberlik edeceğini, ışık tutacağını kaydetti.
Başbakanlığı döneminde özellikle araştırma geliştirmeye ciddi destek verilmesi gerektiğini söylediğini anımsatan Erdoğan, bu konuda milli bütçenin yüzde 3′üne ulaşılması gerektiğini vurguladı.
İlk hedefin yüzde 2 olarak belirlendiğini, bu konudaki çalışmaların başladığını, henüz bu orana ulaşılamadığını anlatan Erdoğan, öğrenci ve öğretim üyelerinin projelerine destek vermeye her zaman hazır olduklarını bildirdi.
”Bu nasıl sevgi”
Erdoğan, 2023 hedeflerine ulaşma konusunda, çözülmesi gereken sorunlar, aşılması gereken engeller olduğunun bilindiğini, bunların bir tanesinin de Çözüm Süreci olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
”Geçmişte milyonlarca vatandaşımızın mağduriyetine yol açan ihmalleri, eksikleri gidermek için geçtiğimiz 12 yılda gerçekten çok büyük çalışmaların bu alanda yapıldığı ülkemizde ciddi mesafeler aldığımıza inanıyorum. Bugün artık ne temel hak ve hürriyetler konusunda ne altyapı yatırımlarında şikayet etmeyi gerektirecek önemli meseleler kalmadığına inanıyorum.”
İktidar olduklarında Türkiye’de 26 havalimanı bulunduğuna, şu anda bu sayının 52′ye ulaştığına işaret eden Erdoğan, ”En uzak noktadan bir havalimanın şöyle aracınızla atlayıp gitmeye kalkarsanız 45 dakika. Bu noktaya geldik. Bu tabi ciddi manada bu ülkenin nedenli çağdaş, modern bir ülke haline gelmekte olduğunu gösteriyor. 52′de kalacak mı bu, hayır” dedi.
Halen devam eden havalimanı yatırımlarının olduğunu belirten Erdoğan, Hakkari’de havalimanı inşaatının terör sebebiyle şu ana kadar bir yıl ertelendiğini anımsattı.
Teröre rağmen bu havalimanının biteceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
”Çünkü biz Kürt vatandaşlarımızın da, Kürt kardeşlerimizin de buna layık olduğuna inanıyoruz. Ama onları sevdiklerini iddia edenler o tür yatırımları maalesef engellemenin gayreti içerisindeler. Bu nasıl sevgi? Bir taraftan diyeceksiniz ki, ‘Biz Kürtlerin temsilcisiyiz’, öbür taraftan Kürt vatandaşıma yönelik bir hizmetin, bir havalimanının yapımını engelleyeceksin. Bunların ne kadar samimiyetsiz olduğu zaten buralarda ortaya çıkıyor. Yol yapacaksın, yapılan yolların inşaatındaki iş makineleri yakılacak. Öbür tarafta yatırım yapacak işadamı ama orada fabrikasının temelini atıyor, konstrüksiyonlarla yükselmeye başlıyor, bakıyorsunuz gelip oralar bombalanıyor. Orada da işsizlik meydana geliyor. Nasıl sevgi bu? Böyle bir çelişkiyle iç içeyiz, karşı karşıyayız. Ama bunlar aşılacak, ben buna inanıyorum. Bu böyle devam etmez. Yeter ki biz cesur, kararlı olalım, ‘Bu ülke bizim, 77 milyon, 78 milyon bu insanlar bizim’ diyelim, herhangi bir ayrıma, ayrımcılığa fırsat vermeden hepsini kucaklayalım ve bu işi Allah’ın izniyle bitirelim.”
“Silah bırakmak lafla olmaz”
Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz. Temenni ederim ki, bu son gelişmelerde sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, Hükümet ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor.” şeklinde konuştu.
‘Sözde kalmasın’
“Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır” ifadesini kullanan Erdoğan, bunun sadece lafla olamayacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“İrlanda’ya bakıyorsunuz orada İRA, ‘ben gömdüm’ diyor. Nereye? ‘Betona gömdüm’ diyor. Betona gömdüğünü, görüntülü olarak da yerinde tespit ediyorlar. Bütün silahlar betona gömülmüş, İRA orada inandırıcılık testini kazanmış oluyor. Ama bizdeki teröristler böylesi bir adımı atamıyor. Çünkü o adımı attığı anda varlık sebepleri ortadan kalkacak. Varlık sebepleri o. Temenni ederim ki bu son gelişmeler de sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, hükümetiyle ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle, metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor. Yaşanan, kimi incitici, yürek burkucu, sürecin ruhuna uymayan görüntüler karşısında dahi ülkemizin ve milletimizin geleceği için hep sabırla, soğukkanlılıkla davrandık.”
İşin kamu güvenliğini tehdit eder boyuta gelmesine izin vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, İç Güvenlik Paketi’nin bu konuda ilgili kurumlara önemli imkanlar sağlayacağını bildirdi.
Üniversitelerin, bu sürecin en hassas şekilde takip edilmesi gereken yerlerin başında geldiğini dile getiren Erdoğan, “Bir süre önce, İzmir’de yaşanan ölümlü hadise, onun öncesinde ve sonrasında pek çok yerde yaşanan gerginlikler inanın bizlere üniversitelerdeki hassasiyeti tekrar tekrar hatırlatıyor” diye konuştu.
Üniversitelerin yasalara ve Çözüm Süreci’nin ruhuna aykırı, diğer öğrenciler üzerinde baskı kurmaya, şiddete yönelik hiçbir eyleme, hiçbir girişime izin vermemesi gerektiğini de vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasi ve özgürlük ortamını muhafaza etmek başkadır. Ülkenin bekasına, milletin geleceğine yönelik tehlikeler karşısında tedbir almak başkadır. Bu ince çizgiyi çok iyi gözeterek, çok iyi koruyarak üniversitelerin belli grupların potansiyel eylem alanları olmaktan çıkarmalıyız” diye konuştu.
‘Bu benim şahsi meselem değildir’
Diğer bir önemli meselelerinin de devletin ve toplumun içine birer kanser hücresi gibi sızan “paralel devlet yapılanması” ile mücadele olduğunu bildiren Erdoğan, “Burada altını çizerek bir defa daha ifade etmek istiyorum: Bu benim şahsi meselem değildir. Bu devletin Milli Güvenlik Kurulu dahil tüm organlarında görüşülmüş, tespiti yapılmış, teşhisi konmuş ve mücadele kararı alınmış bir meseledir” ifadesini kullandı.
Erdoğan, üniversitelerin bu konuda da hassasiyet göstermesini, devletin ve milletin çıkarları doğrultusunda bu yapıya karşı kararlı bir tutum içinde olmasını beklediğini söyledi.
“Ara dönem sona erdi”
Küresel sistemin, ciddi bir değişim sancısı yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın arından kurulan iki kutuplu düzenin, 1990′lı yılların başında çökmesiyle girilen ara dönemin sona erdiğini belirtti.
Erdoğan, 2008′de başlayan küresel ekonomik krizin de tetiklemesiyle dünyanın yeni arayışlar içinde bulunduğunu, bölgede yaşanan çatışmaların da bu sancıların birer yansıması olduğunu dile getirdi.
Türkiye olarak bu süreci çok iyi değerlendirmeleri gerektiğine işaret eden Erdoğan, “Çok ciddi fırsatların önümüze serileceği ve aynı zamanda çok ciddi tehditlerin karşımıza çıkabileceği bir döneme doğru gidiyoruz” dedi.
‘Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından çıkar’
G20 dönem başkanlığının Türkiye’de olduğunu ve yıl sonunda G20′nin Antalya’da toplanacağını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu zirve, bizim özellikle ekonomik alanda, dünyadaki konumumuza güç katacak bir süreçtir. Geçtiğimiz 12 yılda, demokraside, ekonomide, sosyal politikalarda gerçekleştirdiğimiz atılımlar, bize önümüzdeki dönem için güçlü bir altyapı sağlıyor. 2023 hedeflerine ulaşmamız bize bu doğrultuda yeni bir sıçrama imkanı verecek. Yeni Türkiye, yeni Anayasa ve başkanlık sistemi teklifimizi, işte bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilmemize imkan sağlayacağına inandığımız için gündeme getiriyoruz. Türkiye mevcut sistemiyle ne bugünkü büyüklüğünü taşıyabilir ne de gelecekteki hedeflerine arzu ettiği hızda ilerleyebilir. Bu meselenin bir kamplaşma, bir ayrışma aracı haline dönüştürülmeden, ülkenin ve milletin menfaatleri açısından değerlendirilmesini istiyorum. Üniversitelerimiz bu konuda da yol gösterici fonksiyonlarını ortaya koymalıdır.”
19 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda konuyla ilgili akademisyen ve yazarlarla bir araya gelerek, etraflı bir değerlendirme yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıdan çok istifade ettiğini bildirdi.
Geçtiğimiz günlerde de bir kısım akademisyenin yayınladıkları bir bildiriyle kendi bakış açılarıyla, bu konudaki görüşlerini ifade ettiklerini hatırlatan Erdoğan, “Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından çıkar” sözünü hatırlattı.
Erdoğan, “Ben bu tartışmaların bizi, ülkemiz ve milletimiz için en hayırlı, en doğru karara ulaştıracağına inanıyorum. Bu konuda üniversitelerimizden, hocalarımızdan katkı bekliyorum” dedi.
‘Başka kültürdeki kadın algısını, toplumumuza giydirmeye kalkarsanız…’
Kadının sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki yeri ile kadına yönelik şiddetin en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle kadınlara yönelik cinayet haberlerinin haklı olarak toplumda ciddi hassasiyet doğurduğunu söyledi.
Tüm siyasi hayatı boyunca, kadın meselesine ayrı önem verdiğini, kadına şiddet ve kadın hakları meselesinin, Cumhurbaşkanı olarak da yakın takibinde bulunduğunu aktaran Erdoğan, “Kadına şiddet insanlığa ihanettir” sloganıyla bir kampanya başlattığını hatırlattı.
Bu konuda üniversitelerde de pek çok çalışma yürütüldüğünü bildiğini dile getiren Erdoğan, ancak bu çalışmaların gerekli etkiyi oluşturamadığını, gerekli bilinçlenmeyi sağlayamadığını gördüklerini vurguladı.
Erdoğan, şu açıklamaları yaptı:
“Benim tespitim, bu çalışmaların gerçekten etkili olabilmesi için kendi tarihimize, kendi kültürümüze, kendi inancımıza uygun bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğidir. Başka bir kültürdeki kadın algısını getirip, bizim toplumumuza giydirmeye kalkarsanız oradan netice alamazsınız. Yükseköğretim Kurulumuzdan ve üniversitelerimizden kadınlarla ilgili ülkemiz gerçeklerine uygun ve eyleme dönük bir program oluşturmalarını özellikle bekliyorum. Böylece ilgili kurumlarımız tarafından yürütülen çalışmalara destek verilmiş, yol gösterilmiş olacaktır. Ben de Cumhurbaşkanlığında kuracağım bir birim vasıtasıyla, talimatını verdim şu anda arkadaşlarım çalışmalarını yapıyorlar, kadına şiddet ve kadın hakları konusunda yürütülen çalışmalar bizzat o heyet tarafından takip edilecektir, takip edeceğim.”
‘Üniversitelerin iftihar kaynağı olacağına inanıyorum’
Erdoğan, Harran okulundan Nizamiye ve Fatih dönemi medreselerine, Dar-ül Fünun’a ve bugünkü üniversitelere ulaşan yükseköğretim birikiminin kıymetinin bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kendi dönemlerinin ilim atlasının yıldızı olan Harezmi’yi, Ali Kuşçu’yu, Diruni’yi, Akşemseddin’i, Elcabir’i, İbn-i Sina’yı, Mimar Sinan’ı, Hayyam’ı, Katip Çelebi’yi, Piri Reisi, Uluğbey’i ve daha nice değerlerimizi yalnız bırakmamalıyız” dedi.
“Üniversitelerdeki hocaları, darbecilerle, yasakçılarla milli irade karşıtlarıyla değil bu değerlerimizle birlikte anmak, onların izinde gidiyor görmek istiyoruz” diyen Erdoğan, kalite odaklı yeni dönemde üniversitelerinve öğretim görevlilerinin başarılarıyla ülkenin iftihar kaynağı olacağına inancını dile getirdi.
Erdoğan, bu doğrultuda yürütülen çalışmalarda YÖK, üniversiteler ve öğretim görevlilerine destek vereceğini ifade ederek, “Her fırsatta üniversitelerimizin programlarına katılarak, çalışmaları ve sorunları yerinde görmeye çalışıyorum. Rektörlerimizin pek çoğuyla çeşitli vesilelerle görüşme ve sorunları müzakere etme ve kendi ağızlarından bunları dinleme imkanı buldum. Bu toplantıda derli toplu şekilde konuşulacağını, tartışılacağını ve karara bağlanacağını ümit ettiğim hususların hayata geçirilmesi için her türlü desteği vereceğimden şüpheniz olmasın” diye konuştu.