S&P, Türkiye hakkında değerlendirmelerde bulundu
Kredi derecelendirme kuruluşu Standart&Poor’s, Türkiye hakkında değerlendirmelerde bulundu. S&P, Türkiye’de hane ve kurum borçlarının hafiflemesinin, Türk bankacılığının güçlü yönlerinden biri olduğunu vurgularken, iş dünyası için önemli uyarılarda bulundu. S&P, açıklamasında “Türkiye’nin kilit kurumlarında denge ve fren mekanizmasında son zamanlardaki erozyon ve karar alımının merkezileşmesi iş dünyasında güven, dış yatırım ve ekonomik istikrar için risk oluşturmaktadır.” dedi
S&P tarafından, Bankacılık Sektörü Ülke Riskleri Değerlendirmesi (BICRA) metodolojisine göre hazırlanan ve Türkiye’nin bankacılık sektörünün ele alındığı raporda Türk bankacılık sektörünün güçlü ve zayıf yönlerine işaret edildi.
S&P raporunda “Türk bankacılık sektöründe genel olarak hane ve kurum borçlanmalarının hafiflediğinin görülmesi, bankacılık düzenleme, denetim ve yönetiminin diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha iyi konumda olması, riskleri uygun fiyatlandırabilen istikrarlı bankacılık sektörü” öne çıkan güçlü unsurlar olarak belirtildi.
Raporda, “Düşük yurt içi tasarruflar, yüksek meblağlı kısa dönemli dış borçlar ve az gelişmiş borç piyasası nedeniyle Türk bankalarının gergin fonlama pozisyonları, diğer ülkelere göre daha düşük kişi başına düşen milli gelir ve yüksek ve dövizden oluşan ticari kredilerin oluşturduğu dolaylı kredi riskleri” ise sektörün zayıf yönleri arasında sıralandı.
S&P değerlendirmesinde, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye görece çeşitliliği olan bir ekonomi. Ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 15′ini imalat, yüzde 12′sini iletişim, yüzde 12′sini ticaret oluşturuyor. İnşaat ve konut sektörünün yüzde 15, finans sektörünün ise yüzde 3,4 paya sahip olduğu öngörülüyor.
RİSK OLUŞTURAN FAKTÖRLER
Türkiye’nin kilit kurumlarında denge ve fren mekanizmasında son zamanlardaki erozyon ve karar alımının merkezileşmesi iş dünyasında güven, dış yatırım ve ekonomik istikrar için risk oluşturmaktadır.
Türkiye genel olarak düşük hanehalkı ve şirket borçluluğuna sahip. Kredi büyümesi ise 2010 yılındaki ortalama yüzde 30′dan 2014 yılında yavaşlayarak daha sürdürülebilir bir orana geldi. Önümüzdeki iki yıl boyunda nominal kredi büyümesinin yüzde 15 – 18 civarına (reel olarak yüzde 7-10) gerilemesini bekliyoruz.”
Ticari kredilerin önemli bir kısmının döviz cinsinden olması nedeniyle ilerideki dönemde bankaların daha yüksek kredi riskli ile karşılaşabileceği belirtilen raporda, “Dış finansmana artan bağımlılık nedeniyle sanayideki risk yükseldi. 2010 yılından bu yana iç tasarrufların kredi büyümesinin gerisinde kalması sebebiyle dış finansman arttı. Bu durum sektörü sermaye piyasalarındaki ve uluslararası borçlanma dinamiklerindeki ani değişimlere maruz bırakıyor. Banka Asya’daki gelişmeler, finansal sistemi doğrudan ya dolaylı etkileyebilecek politik risk için potansiyel oluşturuyor” değerlendirmelerinde bulunuldu.