MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye’ye yönelik kara operasyonu yapılacağı iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin çevresinde yaşanan insani, vicdani ve hukuki parçalanmaların, milli güvenliği hiç olmadığı kadar risk ve açmazlara sürüklediğini savundu.
Kaygı verici nitelikte vasat ve varlık bulan jeopolitik tehditlerin Türkiye'yi zora sokmakla kalmayıp manevra alanını daralttığını belirten Bahçeli, Ortadoğu’da derin bir kaosun, yaygın bir krizin aşama aşama genişleyerek hakimiyet kurmasının, öngörülemez gelişmelere de hız verdiğini kaydederek, şu değerlendirmede bulundu:
"AK Parti hükümetinin dış politikadaki tarihi sapma ve yanlışları komşu coğrafyalardaki gerilim ve çatışmaları Türkiye’ye sıçratmıştır. Yaklaşık iki ay boyunca, özellikle Cizre, Sur ve Silopi’de görülüp kent savaşlarını aratmayacak kanlı manzaraların başka türlü izahı olmayacaktır. AKP’nin öngörüsüzlüğü, ilkesizliği, fikri bulanıklığı, ilaveten milli politika ve stratejileri kasten reddi, ülkemizi Ortadoğu temelinde projelendirilen felaket kuşağına eklemlemiştir.
Siyasal birlikteki aşınmalar, ekonomik güçteki zafiyetler, güvenlik ve askeri politikalardaki zayıflıklar, hepsinden önemlisi terör örgütleriyle kurulan ihanete varan ilişki ve bağlantılar sonunda geri tepmiş, şehadet ve yıkım olarak dönmüştür. Türkiye’nin vatan topraklarında gözü olan çevreler daha da iştahlanmıştır. Milli birlik ve kardeşliğimiz, iç barış ve huzur ortamımız AKP eliyle oyuna gelmiş, tuzağa düşürülmüştür. Hükümetin çarpık, temelsiz, hastalıklı ve baştan ayağa hasarlı Suriye politikası Ortadoğu’daki belirsizliğe katkı vermiş ve sonuçta ülkemizin belini bükmüştür. Düne kadar PYD ile açıktan ilişki kuran, bu terör örgütünün sözde liderini İstanbul ve Ankara’da ağırlayan, hatta peşmergeye ülke topraklarından koridor açıp Ayn el Arap’a geçişini sağlayan AKP’nin şimdilerde PYD’yi sahiplenen ABD’ye sitem ve serzenişte bulunması elbette inandırıcı, ikna edici değildir."
Bahçeli, ABD’nin PYD-YPG terörüne verdiği destek ve açmak istediği kirli koridorun, ne müttefiklik hukukuyla ne de stratejik ortaklıkla bağdaşmayacağını vurguladı. MHP'nin düne kadar yaptığı her türlü ikaz ve eleştirilere rağmen PYD’yle görüşen AK Parti hükümetinin, yaptıklarının bedelini hem ödediğini hem de millet ödettiğini öne süren Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:
"Erdoğan’ın 'Ey ABD' seslenişi ise kuru gürültü olup herhangi bir yaptırımı ve kalıcılığı olmayacaktır. Şu anda Rusya Halep ve mücavir alanlarını bombalamayı sürdürmektedir. ABD ile Rusya PYD ve PKK’ya bakışta aynı çizgide, aynı safta toplanmaktadır. Bilinmelidir ki, PYD’yi aklamaya, temize çıkarmaya ve himaye etmeye teşebbüs etmek PKK’ya açık çek, açık destek vermektir. Çünkü PYD/YPG terörü ile PKK arasında hiçbir fark yoktur. Münih’te düzenlenen Suriye toplantısında çatışmaların durdurulması hususunda uzlaşma sağlanmışsa da, Rusya’nın IŞİD ve El Nusra gerekçesiyle Halep’teki saldırılarına devam edeceği de açıklanmıştır.
Halep’teki kıyım ve katliamın sürmesi halinde sınırlarımıza mülteci yığılmasının daha da artacağı, Birleşmiş Milletler ve AB’den kapıları açın dayatmasının daha da yoğunlaşacağı ortadadır. Ortadoğu’nun kana bulanmasına çanak tutan batılı ülkeler Türkiye’yi tabir yerindeyse toplama kampına, sınır bekçiliğine ve mülteci bakıcılığına zorlamaktadır. Bu çifte standartçı ve ikiyüzlü yaklaşımın Türkiye’nin egemenlik haklarını ve tarihi çıkarlarını gözetmediği açıktır."
Suriye’de yükselen tansiyonun tesir ve sonuçlarının herkesi etkilediğini belirten Bahçeli, Suudi Arabistan’ın başını çektiği ve Türkiye’nin de destek vereceğinin örtülü olarak dillendirildiği kara operasyonunun sürekli gündemde olduğunu bildirdi. Suudi yönetiminin Türkiye'nin hava üslerinde keşif yaparak savaş uçakları göndereceği, gerektiğinde asker yollayabileceğinin bizzat Dışişleri Bakanı tarafından açıklandığını anımsatan Bahçeli, açıklamasında şunları belirtti:
"Dışişleri Bakanı 'Kara operasyonu lazım' sözleriyle AKP’nin nasıl bir anlayışta olduğunu deşifre etmiştir. Elbette hükümet ülke güvenliğini korumak, sınırlarımızın ötesinden kaynaklanan vahim tehlikelere karşı etkili ve caydırıcı önlemler almak mecburiyetindedir. Bu aynı zamanda milletimizin beklentisidir.
Ancak küresel projeleri temin ve takviye için herhangi bir askeri operasyon planlanıyor ve bu maksatla Suudi Arabistan'la yan yana geliniyorsa netice çok kötü, tahminlerin ötesinde feci olaylara kapı aralayabilecektir. Türkiye yabancı başkentlerde kurgulanan şiddet ve vahşet senaryolarına taşeronluk yapamayacak, aksi halde akıbet korkunç olabilecektir. Ve de Ortadoğu’daki mezhep kutuplaşması şiddetlenerek tüm ülkeleri ateşe verebilecektir. Bölgemizde, farklı ülkelerin katılımıyla çıkacak bir savaşın çok acı verici insan ve toprak kaybına yol açacağı da unutulmamalıdır. AKP hükümeti Suudi Arabistanla kurduğu ve kurguladığı ilişkinin yönü ve muhteviyatı hakkında TBMM’ye derhal bilgi vermeli, gelişmeler hakkında doyurucu açıklama ve izahatlar yapmalıdır.
Gazi Meclis’in malumat ve onayı olmadan Türkiye’nin oldu bittiye getirilerek kara operasyonuna girmesi bize bir vatan kaybettirebilecektir. Türk milleti başkalarının yazdığı cinayet senaryolarında figüranlık yapmaya teşne ve hevesli bir hükümet değil, ülkesini ve vatanını her şeyin fevkinde gören bir milli zihniyete ihtiyaç duymaktadır. Türkiye onun bunun oyuncağı olmayacak kadar köklü, tarihi ve kültürel gücü olan bir ülkedir. Komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygı ve riayet Türkiye Cumhuriyeti’nin temel politikası olmalıdır. Bunun dışında gerekmedikten ve milli bekamız zorlamadıktan sonra herhangi bir savaş Türkiye’nin tarihsel bakiyesine ve Müslüman coğrafyasına haçlı müdahalesi olacaktır ki, buna da göz yummamız düşünülemeyecektir."
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin çevresinde yaşanan insani, vicdani ve hukuki parçalanmaların, milli güvenliği hiç olmadığı kadar risk ve açmazlara sürüklediğini savundu.
Kaygı verici nitelikte vasat ve varlık bulan jeopolitik tehditlerin Türkiye'yi zora sokmakla kalmayıp manevra alanını daralttığını belirten Bahçeli, Ortadoğu’da derin bir kaosun, yaygın bir krizin aşama aşama genişleyerek hakimiyet kurmasının, öngörülemez gelişmelere de hız verdiğini kaydederek, şu değerlendirmede bulundu:
"AK Parti hükümetinin dış politikadaki tarihi sapma ve yanlışları komşu coğrafyalardaki gerilim ve çatışmaları Türkiye’ye sıçratmıştır. Yaklaşık iki ay boyunca, özellikle Cizre, Sur ve Silopi’de görülüp kent savaşlarını aratmayacak kanlı manzaraların başka türlü izahı olmayacaktır. AKP’nin öngörüsüzlüğü, ilkesizliği, fikri bulanıklığı, ilaveten milli politika ve stratejileri kasten reddi, ülkemizi Ortadoğu temelinde projelendirilen felaket kuşağına eklemlemiştir.
Siyasal birlikteki aşınmalar, ekonomik güçteki zafiyetler, güvenlik ve askeri politikalardaki zayıflıklar, hepsinden önemlisi terör örgütleriyle kurulan ihanete varan ilişki ve bağlantılar sonunda geri tepmiş, şehadet ve yıkım olarak dönmüştür. Türkiye’nin vatan topraklarında gözü olan çevreler daha da iştahlanmıştır. Milli birlik ve kardeşliğimiz, iç barış ve huzur ortamımız AKP eliyle oyuna gelmiş, tuzağa düşürülmüştür. Hükümetin çarpık, temelsiz, hastalıklı ve baştan ayağa hasarlı Suriye politikası Ortadoğu’daki belirsizliğe katkı vermiş ve sonuçta ülkemizin belini bükmüştür. Düne kadar PYD ile açıktan ilişki kuran, bu terör örgütünün sözde liderini İstanbul ve Ankara’da ağırlayan, hatta peşmergeye ülke topraklarından koridor açıp Ayn el Arap’a geçişini sağlayan AKP’nin şimdilerde PYD’yi sahiplenen ABD’ye sitem ve serzenişte bulunması elbette inandırıcı, ikna edici değildir."
Bahçeli, ABD’nin PYD-YPG terörüne verdiği destek ve açmak istediği kirli koridorun, ne müttefiklik hukukuyla ne de stratejik ortaklıkla bağdaşmayacağını vurguladı. MHP'nin düne kadar yaptığı her türlü ikaz ve eleştirilere rağmen PYD’yle görüşen AK Parti hükümetinin, yaptıklarının bedelini hem ödediğini hem de millet ödettiğini öne süren Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:
"Erdoğan’ın 'Ey ABD' seslenişi ise kuru gürültü olup herhangi bir yaptırımı ve kalıcılığı olmayacaktır. Şu anda Rusya Halep ve mücavir alanlarını bombalamayı sürdürmektedir. ABD ile Rusya PYD ve PKK’ya bakışta aynı çizgide, aynı safta toplanmaktadır. Bilinmelidir ki, PYD’yi aklamaya, temize çıkarmaya ve himaye etmeye teşebbüs etmek PKK’ya açık çek, açık destek vermektir. Çünkü PYD/YPG terörü ile PKK arasında hiçbir fark yoktur. Münih’te düzenlenen Suriye toplantısında çatışmaların durdurulması hususunda uzlaşma sağlanmışsa da, Rusya’nın IŞİD ve El Nusra gerekçesiyle Halep’teki saldırılarına devam edeceği de açıklanmıştır.
Halep’teki kıyım ve katliamın sürmesi halinde sınırlarımıza mülteci yığılmasının daha da artacağı, Birleşmiş Milletler ve AB’den kapıları açın dayatmasının daha da yoğunlaşacağı ortadadır. Ortadoğu’nun kana bulanmasına çanak tutan batılı ülkeler Türkiye’yi tabir yerindeyse toplama kampına, sınır bekçiliğine ve mülteci bakıcılığına zorlamaktadır. Bu çifte standartçı ve ikiyüzlü yaklaşımın Türkiye’nin egemenlik haklarını ve tarihi çıkarlarını gözetmediği açıktır."
Suriye’de yükselen tansiyonun tesir ve sonuçlarının herkesi etkilediğini belirten Bahçeli, Suudi Arabistan’ın başını çektiği ve Türkiye’nin de destek vereceğinin örtülü olarak dillendirildiği kara operasyonunun sürekli gündemde olduğunu bildirdi. Suudi yönetiminin Türkiye'nin hava üslerinde keşif yaparak savaş uçakları göndereceği, gerektiğinde asker yollayabileceğinin bizzat Dışişleri Bakanı tarafından açıklandığını anımsatan Bahçeli, açıklamasında şunları belirtti:
"Dışişleri Bakanı 'Kara operasyonu lazım' sözleriyle AKP’nin nasıl bir anlayışta olduğunu deşifre etmiştir. Elbette hükümet ülke güvenliğini korumak, sınırlarımızın ötesinden kaynaklanan vahim tehlikelere karşı etkili ve caydırıcı önlemler almak mecburiyetindedir. Bu aynı zamanda milletimizin beklentisidir.
Ancak küresel projeleri temin ve takviye için herhangi bir askeri operasyon planlanıyor ve bu maksatla Suudi Arabistan'la yan yana geliniyorsa netice çok kötü, tahminlerin ötesinde feci olaylara kapı aralayabilecektir. Türkiye yabancı başkentlerde kurgulanan şiddet ve vahşet senaryolarına taşeronluk yapamayacak, aksi halde akıbet korkunç olabilecektir. Ve de Ortadoğu’daki mezhep kutuplaşması şiddetlenerek tüm ülkeleri ateşe verebilecektir. Bölgemizde, farklı ülkelerin katılımıyla çıkacak bir savaşın çok acı verici insan ve toprak kaybına yol açacağı da unutulmamalıdır. AKP hükümeti Suudi Arabistanla kurduğu ve kurguladığı ilişkinin yönü ve muhteviyatı hakkında TBMM’ye derhal bilgi vermeli, gelişmeler hakkında doyurucu açıklama ve izahatlar yapmalıdır.
Gazi Meclis’in malumat ve onayı olmadan Türkiye’nin oldu bittiye getirilerek kara operasyonuna girmesi bize bir vatan kaybettirebilecektir. Türk milleti başkalarının yazdığı cinayet senaryolarında figüranlık yapmaya teşne ve hevesli bir hükümet değil, ülkesini ve vatanını her şeyin fevkinde gören bir milli zihniyete ihtiyaç duymaktadır. Türkiye onun bunun oyuncağı olmayacak kadar köklü, tarihi ve kültürel gücü olan bir ülkedir. Komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygı ve riayet Türkiye Cumhuriyeti’nin temel politikası olmalıdır. Bunun dışında gerekmedikten ve milli bekamız zorlamadıktan sonra herhangi bir savaş Türkiye’nin tarihsel bakiyesine ve Müslüman coğrafyasına haçlı müdahalesi olacaktır ki, buna da göz yummamız düşünülemeyecektir."