Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de düzenlenen 33. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
''Türkiye ve Türk milleti terör örgütleri üzerinden adeta ateşle imtihana tabi tutuluyor. Bu saldırılarla başa çıkabilecek güce sahibiz. Bu asimetrik saldırılarda maalesef kayıplarımız oluyor. Bu saldırıların asıl amacı duygularımızı aklımızın önüne geçirmektir bizi birbirimize düşürmektir. Toplumumuz içinde var olan fay hatlarını kırma amacı güdenler her fırsatı kullanmaktan çekinmiyor. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Dik ve soğukkanlı duracağız. Kaçmak namertlerin işidir, bizim milletimiz merttir.
Bugün Türkiye yeni bir istiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecek. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerekiyor.
Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor sadece, kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış oluyor.
Türkiye'nin kendi güvenliği için bölgesinde yürüttüğü mücadeleyi 'başka devletlerin içişlerine karışmak' olarak gören bir kafa, olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyor demektir. DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi, hala 'bu alçak örgüte destek sağlıyor' imasıyla suçlamak, tam da terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir.
Ülkemizde yıllarca Kürt sorunu kavramını istismar edenlerin dertlerinin Kürt kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Bölücü örgüte, dinimizi istismar eden FETÖ, DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere ne yapılıyorsa, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletimizin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır, bu böyle bilinmeli.
Ortaköy saldırı ile Gaziantep saldırı arasında ne fark var? O da büyük bir vahşet katliam değil miydi? Gaziantep saldırısına gösterilmeyen bu türden tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi, ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır. Bir kez daha söylüyorum, Türkiye'de kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa, somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir. Hayat tarzı baskısı altında kalan tek bir kişi var mı? Kimin yediğine içtiğine giydiğine karışılmıştır soruyorum. Sosyal medya üzerinden hala utanmadan bunları yazabiliyorlar.
Hayatı, Türkiye'yi bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir ülke haline getirmek isteyenlere karşı mücadeleyle geçmiş şahsımdan başka, farklı bir davranış bekleyenler daha çok beklerler. Çünkü biliyorum ki dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur.
Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır. Geçmişte, örtülü olduğu için okullara alınmayan kız çocuklarımıza yapılanlara nasıl rıza göstermemişsek, bugün aksi yönde bir davranış sergilenmesi halinde aynı tavrı ortaya koyarız. Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşı olduğumuz gibi azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine de karşı olduğumuzu da açıkça ifade etmek isterim.
Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dahilinde söylemişimdir ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım. Bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde girişimi, adımı hiçbir zaman bu noktada olmamıştır.
Bu ülke ve bu devlet hem ekmeğini yiyip hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz. Biz milletimizle birlikte yürüttüğümüz istiklal ve istikbal mücadelemizi bu tescilli Ali Kemallere rağmen zafere ulaştıracağız hiç merak etmeyin.
Cuma günü Başbakanımızın bakanlarla Irak seyahati olacak diplomatik ilişkilerimizi iyi bir noktaya yeniden taşıyacağız.
Suriye'de El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidildi. İnşallah bu çok yakın bir zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere, terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız.
Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Suriye'de kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve ardından anlaşmazlıklara görüşmeler yoluyla siyasi çözüm aranması çalışmalarında umut verici gelişmeler var. Bu sürecin başarıyla neticelenip Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları acıların ve uğradıkları mağduriyetlerin bir an önce sona ermesi en büyük temennimizdir.
''İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ GÜNLER 'DÖVİZ ALINACAK' DEĞİL, 'DÖVİZ SATILACAK' 'GÜNLER''
Ekonomideki yorgunluğu atlatacağız. İçinden geçtiğimiz günler, 'döviz alınacak' değil 'döviz satılacak' günlerdir, bunu özellikle söylemek istiyorum. Hiçbir kriz sürdürülebilir değildir. Ülkemize yönelik saldırılar da aynı şekilde ilanihaye devam edecek değildir.
Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz oranlarını düşürün düşürün ki yatırımcı girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımlarını yapabilsin. Çok kazanacaktın biraz az kazan zaten kendi paranla kazanmıyorsun ki. 10 kazanma 5 kazan.
Türkiye'nin şu andaki sorunu paranın yokluğu değil stabil hale geçmiş olması herkes alacağını tahsil etme borcunu öteleme derdine girdiğinde işin içinden kimse çıkamaz. Herkes elindeki parayı piyasa sürdüğü zaman bu sorun ortadan kalkacaktır.
Tüm yatırımcılarımızdan, iş adamlarımızdan, esnafımızdan, sanatkarlarımızdan, vatandaşlarımızdan şunu rica ediyorum; Lütfen elinizdeki tüm imkanları harekete geçirin, üretin, alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın, piyasayı hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere, lütfen faiz oranlarını düşürün. Faiz oranlarını düşürün ki yatırımcı, girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımını yapabilsin."
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
''Türkiye ve Türk milleti terör örgütleri üzerinden adeta ateşle imtihana tabi tutuluyor. Bu saldırılarla başa çıkabilecek güce sahibiz. Bu asimetrik saldırılarda maalesef kayıplarımız oluyor. Bu saldırıların asıl amacı duygularımızı aklımızın önüne geçirmektir bizi birbirimize düşürmektir. Toplumumuz içinde var olan fay hatlarını kırma amacı güdenler her fırsatı kullanmaktan çekinmiyor. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Dik ve soğukkanlı duracağız. Kaçmak namertlerin işidir, bizim milletimiz merttir.
Bugün Türkiye yeni bir istiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecek. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerekiyor.
Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor sadece, kendi ülkesinin karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış oluyor.
Türkiye'nin kendi güvenliği için bölgesinde yürüttüğü mücadeleyi 'başka devletlerin içişlerine karışmak' olarak gören bir kafa, olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyor demektir. DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi, hala 'bu alçak örgüte destek sağlıyor' imasıyla suçlamak, tam da terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir.
Ülkemizde yıllarca Kürt sorunu kavramını istismar edenlerin dertlerinin Kürt kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Bölücü örgüte, dinimizi istismar eden FETÖ, DEAŞ gibi örgütlere fiili, yazılı, sözlü destek verenlere ne yapılıyorsa, mezhep ayrımcılığı veya hayat tarzı üzerinden milletimizin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır, bu böyle bilinmeli.
Ortaköy saldırı ile Gaziantep saldırı arasında ne fark var? O da büyük bir vahşet katliam değil miydi? Gaziantep saldırısına gösterilmeyen bu türden tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. En iğrenç istismar, Ortaköy saldırısında olduğu gibi, ölü bedenler üzerinden yapılmaya çalışılan istismardır. Bir kez daha söylüyorum, Türkiye'de kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa, somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir. Hayat tarzı baskısı altında kalan tek bir kişi var mı? Kimin yediğine içtiğine giydiğine karışılmıştır soruyorum. Sosyal medya üzerinden hala utanmadan bunları yazabiliyorlar.
Hayatı, Türkiye'yi bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurduğu bir ülke haline getirmek isteyenlere karşı mücadeleyle geçmiş şahsımdan başka, farklı bir davranış bekleyenler daha çok beklerler. Çünkü biliyorum ki dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur.
Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır. Geçmişte, örtülü olduğu için okullara alınmayan kız çocuklarımıza yapılanlara nasıl rıza göstermemişsek, bugün aksi yönde bir davranış sergilenmesi halinde aynı tavrı ortaya koyarız. Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşı olduğumuz gibi azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine de karşı olduğumuzu da açıkça ifade etmek isterim.
Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir. Bunları da bireysel ifade özgürlüğümün sınırları dahilinde söylemişimdir ama asla temsil ettiğim kamu gücünü kullanarak, kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir yola başvurmadım. Bu yönde bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde girişimi, adımı hiçbir zaman bu noktada olmamıştır.
Bu ülke ve bu devlet hem ekmeğini yiyip hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz. Biz milletimizle birlikte yürüttüğümüz istiklal ve istikbal mücadelemizi bu tescilli Ali Kemallere rağmen zafere ulaştıracağız hiç merak etmeyin.
Cuma günü Başbakanımızın bakanlarla Irak seyahati olacak diplomatik ilişkilerimizi iyi bir noktaya yeniden taşıyacağız.
Suriye'de El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidildi. İnşallah bu çok yakın bir zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere, terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız.
Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Suriye'de kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve ardından anlaşmazlıklara görüşmeler yoluyla siyasi çözüm aranması çalışmalarında umut verici gelişmeler var. Bu sürecin başarıyla neticelenip Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları acıların ve uğradıkları mağduriyetlerin bir an önce sona ermesi en büyük temennimizdir.
''İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ GÜNLER 'DÖVİZ ALINACAK' DEĞİL, 'DÖVİZ SATILACAK' 'GÜNLER''
Ekonomideki yorgunluğu atlatacağız. İçinden geçtiğimiz günler, 'döviz alınacak' değil 'döviz satılacak' günlerdir, bunu özellikle söylemek istiyorum. Hiçbir kriz sürdürülebilir değildir. Ülkemize yönelik saldırılar da aynı şekilde ilanihaye devam edecek değildir.
Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz oranlarını düşürün düşürün ki yatırımcı girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımlarını yapabilsin. Çok kazanacaktın biraz az kazan zaten kendi paranla kazanmıyorsun ki. 10 kazanma 5 kazan.
Türkiye'nin şu andaki sorunu paranın yokluğu değil stabil hale geçmiş olması herkes alacağını tahsil etme borcunu öteleme derdine girdiğinde işin içinden kimse çıkamaz. Herkes elindeki parayı piyasa sürdüğü zaman bu sorun ortadan kalkacaktır.
Tüm yatırımcılarımızdan, iş adamlarımızdan, esnafımızdan, sanatkarlarımızdan, vatandaşlarımızdan şunu rica ediyorum; Lütfen elinizdeki tüm imkanları harekete geçirin, üretin, alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın, piyasayı hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere, lütfen faiz oranlarını düşürün. Faiz oranlarını düşürün ki yatırımcı, girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımını yapabilsin."