önemli teknoloji ürünlerinden biri otomobillerdir şüphesiz. İcat edildikleri zamandan bu yana teknolojinin gelişmesiyle birlikte hep daha yeni daha farklı şekillerle çıkmıştır karşımıza. Amaç hep en iyisini üretmek oldu belki de hep bu amaçla çalışıldı ama her yeni otomobilin ardından daha iyisi geldi. Bir noktadan sonra ise otomobil çeşitleri modelleri özellikleri ve aksesuarları takip edilmez bir şekilde çeşitlendi. Görünüşündeki ihtişam kullanımındaki konfor ve sahip olmanın verdiği güç duygusuyla kısa zamanda ihtiyaçtan öte insanların hayallerini süsleyen bir unsur haline geldi.
İnsanoğlu otomobili icat edene kadar pek çok aşamadan geçti. Daha teknoloji diye bir olgunun var olmadığı insanların doğayla mücadele içinde oldukları bu dönemde hayat şartlarını kolaylaştırmak için binek hayvanları kullanılıyordu. Ardından insanoğlunun yaşamını kolaylaştıracak insanlık için oldukça önemli olan tekerlek icat edildi. Tekerlek ilk önce binek hayvanlarıyla kullanıldı. Daha sonra ise tekerlek yardımı ile at arabaları kızaklar ve tarımda kullanılabilecek çeşitli araçlar elde edildi. Artık insanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan; tarım taşımacılık göç gibi ihtiyaçlarını gerçekleştirmek daha kolay hale gelmişti.
İhtiyaçlarını gidermede kolaylık sağlaması amacıyla yapılan bu araçlar kısa zamanda insanların hayatlarının önemli bir parçası haline geldi. Artık bu araçlar insanoğlunun hayatla mücadelesine kolaylık sağlamanın yanında bir lüks hatta ihtişamıyla gücün simgesi oldular.
Zamanın imparatorları devlet adamları hep bu araçlarla çıktılar halklarının karşısına ve güçlerini pekiştirdiler. Bu dönemde binek hayvanlarına bile sahip olamayan insanlar tabii ki bu araçlara da ulaşamadılar ve zamana karşı verilen mücadelede gücü doğadan alıp insanlara veren at arabaları zenginlerin kolaylıkla ulaşabilecekleri lüksü simgeleyen araçlar haline geldi.
Tarih boyunca her zaman ihtiyaçlar yeni buluşları ortaya koydu. Binek hayvanlarının kullanımını kolaylaştıran at arabaları zamanla ihtiyaçları gidermede yetersiz kaldı ve daha iyiye ulaşma çabasıyla ilk bisiklet yapıldı. İki tekerlekli bisikletten sonra hızla üç tekerliye geçildi. Sanayi Devrimi ile her alanda makine kullanımı yaygınlaştı yeni buluşlar yapıldı. Buhar gücü kullanılmaya başlandı ve ilk olarak buhar gücüyle kullanılan makineler yapıldı. Buhar gücüyle kullanılan makineler tekerli arabalara uygulandı. İlk buharlı araba 1770 yılında Cugnot tarafından yapıldı. Böylece otomobilin icadında ilk adım atılmış oldu. Ardından da hızla motorlu taşıtlara geçildi. Böylece hız kazanan teknoloji insanları da beraberinde götürmüş artık onlara da hız kazandırmıştı.
”Hız Kesmeyen” Teknoloji
Hızlanan çalışmalar sonucu ilk motorlu taşıt 1885 yılında Alman Karl Benz tarafından yapıldı. Yapılan taşıt dönemin özelliklerini taşıyordu ve sadece iki kişilik bir bisiklet biçimindeydi. Yaklaşık bir yıl sonra Gottlieb Daimler motoru atlı arabalara monte etti.
Ulaşılan bu sonuçlardan sonra çalışmalar hızlanmıştı ve klasik tip araba icadı fazla gecikmedi. 1891 yılında Fransız Rene Levassor bilinen ilk klasik tip arabayı icat etti. 2000’li yıllara yaklaştıkça her an etrafımızda görebildiğimiz bu araçlara insanlar o dönemde o kadar yabancılardı ki önden giden bir kişi elinde bayrak sallayarak taşıta yol açıyordu.
Sonunda insanların hayatına hız kazandıracak olan icat yapılmış dört tekerli araç hayatlarına girmişti. Bu icat yeryüzündeki hareket olgusunu doğadan alıp insana vermişti.
Artık amaç daha güçlü bir motor daha hızlı ve gösterişli arabalar üretmekti. Teknolojinin gelişimi bunu da beraberinde getirdi. Artık üretilen her otomobil bir öncekinden daha üstün özelliklere sahipti.
Motorlu taşıtların icat edilmesiyle birlikte insanlarda başlayan hız tutkusu beraberinde otomobil yarışlarını da getirdi. Otomobil yarışları 1880’lerde benzinle çalışan içten yanmalı motorların geliştirilmesinden sonra başladı. Birkaç yıl içinde ise yarış arabaları üretilmeye başlandı. İlk otomobil yarışı 1895 yılında Paris-Rouen arasındaki 80 kilometrelik mesafede yapılan güvenilirlik denemesiydi.
19.yy’ın sonlarında insanların hayatına giren otomobil 20.yy ile birlikte insan hayatının bir parçası olmuştu. 1900’lü yıllara gelindiğinde arabalar artık insanların zevklerine hitap etmeye başlamıştı. Genellikle siyah renkte üretilen otomobiller önce çeşitli renklere büründü 1960’lı yıllarla birlikte ise adeta gücü simgeleyen büyük arabalar üretilmeye başlandı. İlk otomobillerin üretim aşamasında karşımıza çıkan modeller ile otomobil çeşitlerinin artmasıyla karşımıza çıkan modeller arasındaki fark yapılan çalışmaların hızını ve verilen önemi anlatıyor.
“Devrim”den Sonra…
1960’ yıllara kadar Türkiye’de sadece Amerikan otomobilleri ve bazı Avrupa otomobilleri bulunuyordu. Çünkü otomobilin ithal edilmesi maddi açıdan oldukça zordu. Ama tüm dünyayı saran bu otomobil heyecanı çok geçmeden Türkiye’yi de sardı. Dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in girişimiyle yerli otomobil fikri ortaya çıktı ve çalışmalara başlandı. Adapazarı Vagon Fabrikası’nda çeşitli otomobillerden alınan parçalarla “Devrim” adında bir otomobil yapıldı. Devrim çalışmalarının aceleyle yapılması nedeniyle resmi geçit sırasında yolda kaldı ve ilk yerli otomobili üretmenin heyecanıyla başlanan çalışmalar burada son buldu.
Başarısızlıkla sonuçlanan ilk çalışmaların ardından Vehbi Koç’un da girişimleriyle yeni bir proje hazırlandı. Bu sefer Türkiye’nin ilk yerli otomobili üretime hazırdı. 1967 yılında Türkiye’nin ilk yerli otomobili Anadol sokakları arşınlamaya hazırdı. Bu ilk yerli otomobil 1100 motorlu 4 vitesli bir otomobildi. Anadol’ un iki ve dört kapılı olmak üzere iki modeli üretilmişti. Yapıldığı dönemde kaportasının zayıflığı nedeniyle tartışma konusu olan Anadol 2000’li yıllara kadar dayanarak herkesi şaşırtmıştır. Türkiye’de sanayileşmenin ve dışa açılmanın ilk yıllarında ticaretin gelişmesiyle özellikle küçük esnafın kamyonete gereksinim duymasıyla Otosan Anadol Kamyonet üretimine geçti. 1980’li yıllarda Anadol’lar kamyonete dönüştü. Bu durum kısa zamanda ilk yerli otomobilin üretiminin azalmasına sebep oldu.
Türkiye’de Anadol’un gördüğü ilgiden sonra 1971 yılında Renault marka otomobiller de üretilmeye başlandı. Türkiye’nin coğrafi şartlarına uygunluğu nedeniyle kırsal kesimde yaygın olarak kullanılan bu otomobil zamanla ülkemizde en yaygın kullanılan otomobil haline geldi. Renault otomobilleri üretime başlandığı 1903’lü yıllardan sonra oldukça farklılık gösterdi. Bu farklılığı 1903 ile 1962 yıllarındaki modeller arasında belirgin şekilde görebiliyoruz. Üretildiği dönemde sahip olduğu aksesuarlar motor gücü ve diğer özellikler nedeniyle daha çok gezinti ve davetlerde kullanılmaya müsait görünen Renaultlar 1962 yılında güçlendirilmiş motoru daha modern hale getirilmiş kaportası ve aksesuarlarıyla kullanıma ve uzun yola dayanıklı görünümüyle karşımıza çıkıyor.
Asla “En İyisi” Olmayacak Otomobiller...
Her zaman daha iyisini üretmek amacıyla yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkan modeller otomobilin zaman içinde geçirdiği aşamaları ortaya koyuyor. Tekerleğin icadıyla başlayan macera at arabalarına takılan buharlı makinelerle hız kazandı ve motorlu taşıtların icadıyla hayal bile edilemeyecek bir aşamaya ulaştı. Üretilen her yeni modelle birlikte biraz daha ulaşılmaz oldu otomobiller; ama yine de her zaman birçoğumuzun hayallerini süslemeye devam ettiler. Otomobil sahibi olmak hayatımızdaki pek çok amaçtan biri oldu hatta hepimiz birer otomobil tutkunu olduk. Otomobiller hakkında teknik anlamda bilgiye sahip olmasak bile bu onlarla ilgilenmemize engel olmadı ve hepimizin zevkine uygun bulduğu bir model hep oldu. Farklı bir amaçla çıkılmıştı yola belki de hayatı biraz daha kolaylaştırmak zamana karşı yarışta hız kazanmak...Şimdiyse bu yarış; otomobil üreticileri firmalar ve belki de asla “en iyisi” olmayacak otomobillere sahip olmaya çalışan insanlar arasında yaşanıyor.
İnsanoğlu otomobili icat edene kadar pek çok aşamadan geçti. Daha teknoloji diye bir olgunun var olmadığı insanların doğayla mücadele içinde oldukları bu dönemde hayat şartlarını kolaylaştırmak için binek hayvanları kullanılıyordu. Ardından insanoğlunun yaşamını kolaylaştıracak insanlık için oldukça önemli olan tekerlek icat edildi. Tekerlek ilk önce binek hayvanlarıyla kullanıldı. Daha sonra ise tekerlek yardımı ile at arabaları kızaklar ve tarımda kullanılabilecek çeşitli araçlar elde edildi. Artık insanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan; tarım taşımacılık göç gibi ihtiyaçlarını gerçekleştirmek daha kolay hale gelmişti.
İhtiyaçlarını gidermede kolaylık sağlaması amacıyla yapılan bu araçlar kısa zamanda insanların hayatlarının önemli bir parçası haline geldi. Artık bu araçlar insanoğlunun hayatla mücadelesine kolaylık sağlamanın yanında bir lüks hatta ihtişamıyla gücün simgesi oldular.
Zamanın imparatorları devlet adamları hep bu araçlarla çıktılar halklarının karşısına ve güçlerini pekiştirdiler. Bu dönemde binek hayvanlarına bile sahip olamayan insanlar tabii ki bu araçlara da ulaşamadılar ve zamana karşı verilen mücadelede gücü doğadan alıp insanlara veren at arabaları zenginlerin kolaylıkla ulaşabilecekleri lüksü simgeleyen araçlar haline geldi.
Tarih boyunca her zaman ihtiyaçlar yeni buluşları ortaya koydu. Binek hayvanlarının kullanımını kolaylaştıran at arabaları zamanla ihtiyaçları gidermede yetersiz kaldı ve daha iyiye ulaşma çabasıyla ilk bisiklet yapıldı. İki tekerlekli bisikletten sonra hızla üç tekerliye geçildi. Sanayi Devrimi ile her alanda makine kullanımı yaygınlaştı yeni buluşlar yapıldı. Buhar gücü kullanılmaya başlandı ve ilk olarak buhar gücüyle kullanılan makineler yapıldı. Buhar gücüyle kullanılan makineler tekerli arabalara uygulandı. İlk buharlı araba 1770 yılında Cugnot tarafından yapıldı. Böylece otomobilin icadında ilk adım atılmış oldu. Ardından da hızla motorlu taşıtlara geçildi. Böylece hız kazanan teknoloji insanları da beraberinde götürmüş artık onlara da hız kazandırmıştı.
”Hız Kesmeyen” Teknoloji
Hızlanan çalışmalar sonucu ilk motorlu taşıt 1885 yılında Alman Karl Benz tarafından yapıldı. Yapılan taşıt dönemin özelliklerini taşıyordu ve sadece iki kişilik bir bisiklet biçimindeydi. Yaklaşık bir yıl sonra Gottlieb Daimler motoru atlı arabalara monte etti.
Ulaşılan bu sonuçlardan sonra çalışmalar hızlanmıştı ve klasik tip araba icadı fazla gecikmedi. 1891 yılında Fransız Rene Levassor bilinen ilk klasik tip arabayı icat etti. 2000’li yıllara yaklaştıkça her an etrafımızda görebildiğimiz bu araçlara insanlar o dönemde o kadar yabancılardı ki önden giden bir kişi elinde bayrak sallayarak taşıta yol açıyordu.
Sonunda insanların hayatına hız kazandıracak olan icat yapılmış dört tekerli araç hayatlarına girmişti. Bu icat yeryüzündeki hareket olgusunu doğadan alıp insana vermişti.
Artık amaç daha güçlü bir motor daha hızlı ve gösterişli arabalar üretmekti. Teknolojinin gelişimi bunu da beraberinde getirdi. Artık üretilen her otomobil bir öncekinden daha üstün özelliklere sahipti.
Motorlu taşıtların icat edilmesiyle birlikte insanlarda başlayan hız tutkusu beraberinde otomobil yarışlarını da getirdi. Otomobil yarışları 1880’lerde benzinle çalışan içten yanmalı motorların geliştirilmesinden sonra başladı. Birkaç yıl içinde ise yarış arabaları üretilmeye başlandı. İlk otomobil yarışı 1895 yılında Paris-Rouen arasındaki 80 kilometrelik mesafede yapılan güvenilirlik denemesiydi.
19.yy’ın sonlarında insanların hayatına giren otomobil 20.yy ile birlikte insan hayatının bir parçası olmuştu. 1900’lü yıllara gelindiğinde arabalar artık insanların zevklerine hitap etmeye başlamıştı. Genellikle siyah renkte üretilen otomobiller önce çeşitli renklere büründü 1960’lı yıllarla birlikte ise adeta gücü simgeleyen büyük arabalar üretilmeye başlandı. İlk otomobillerin üretim aşamasında karşımıza çıkan modeller ile otomobil çeşitlerinin artmasıyla karşımıza çıkan modeller arasındaki fark yapılan çalışmaların hızını ve verilen önemi anlatıyor.
“Devrim”den Sonra…
1960’ yıllara kadar Türkiye’de sadece Amerikan otomobilleri ve bazı Avrupa otomobilleri bulunuyordu. Çünkü otomobilin ithal edilmesi maddi açıdan oldukça zordu. Ama tüm dünyayı saran bu otomobil heyecanı çok geçmeden Türkiye’yi de sardı. Dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in girişimiyle yerli otomobil fikri ortaya çıktı ve çalışmalara başlandı. Adapazarı Vagon Fabrikası’nda çeşitli otomobillerden alınan parçalarla “Devrim” adında bir otomobil yapıldı. Devrim çalışmalarının aceleyle yapılması nedeniyle resmi geçit sırasında yolda kaldı ve ilk yerli otomobili üretmenin heyecanıyla başlanan çalışmalar burada son buldu.
Başarısızlıkla sonuçlanan ilk çalışmaların ardından Vehbi Koç’un da girişimleriyle yeni bir proje hazırlandı. Bu sefer Türkiye’nin ilk yerli otomobili üretime hazırdı. 1967 yılında Türkiye’nin ilk yerli otomobili Anadol sokakları arşınlamaya hazırdı. Bu ilk yerli otomobil 1100 motorlu 4 vitesli bir otomobildi. Anadol’ un iki ve dört kapılı olmak üzere iki modeli üretilmişti. Yapıldığı dönemde kaportasının zayıflığı nedeniyle tartışma konusu olan Anadol 2000’li yıllara kadar dayanarak herkesi şaşırtmıştır. Türkiye’de sanayileşmenin ve dışa açılmanın ilk yıllarında ticaretin gelişmesiyle özellikle küçük esnafın kamyonete gereksinim duymasıyla Otosan Anadol Kamyonet üretimine geçti. 1980’li yıllarda Anadol’lar kamyonete dönüştü. Bu durum kısa zamanda ilk yerli otomobilin üretiminin azalmasına sebep oldu.
Türkiye’de Anadol’un gördüğü ilgiden sonra 1971 yılında Renault marka otomobiller de üretilmeye başlandı. Türkiye’nin coğrafi şartlarına uygunluğu nedeniyle kırsal kesimde yaygın olarak kullanılan bu otomobil zamanla ülkemizde en yaygın kullanılan otomobil haline geldi. Renault otomobilleri üretime başlandığı 1903’lü yıllardan sonra oldukça farklılık gösterdi. Bu farklılığı 1903 ile 1962 yıllarındaki modeller arasında belirgin şekilde görebiliyoruz. Üretildiği dönemde sahip olduğu aksesuarlar motor gücü ve diğer özellikler nedeniyle daha çok gezinti ve davetlerde kullanılmaya müsait görünen Renaultlar 1962 yılında güçlendirilmiş motoru daha modern hale getirilmiş kaportası ve aksesuarlarıyla kullanıma ve uzun yola dayanıklı görünümüyle karşımıza çıkıyor.
Asla “En İyisi” Olmayacak Otomobiller...
Her zaman daha iyisini üretmek amacıyla yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkan modeller otomobilin zaman içinde geçirdiği aşamaları ortaya koyuyor. Tekerleğin icadıyla başlayan macera at arabalarına takılan buharlı makinelerle hız kazandı ve motorlu taşıtların icadıyla hayal bile edilemeyecek bir aşamaya ulaştı. Üretilen her yeni modelle birlikte biraz daha ulaşılmaz oldu otomobiller; ama yine de her zaman birçoğumuzun hayallerini süslemeye devam ettiler. Otomobil sahibi olmak hayatımızdaki pek çok amaçtan biri oldu hatta hepimiz birer otomobil tutkunu olduk. Otomobiller hakkında teknik anlamda bilgiye sahip olmasak bile bu onlarla ilgilenmemize engel olmadı ve hepimizin zevkine uygun bulduğu bir model hep oldu. Farklı bir amaçla çıkılmıştı yola belki de hayatı biraz daha kolaylaştırmak zamana karşı yarışta hız kazanmak...Şimdiyse bu yarış; otomobil üreticileri firmalar ve belki de asla “en iyisi” olmayacak otomobillere sahip olmaya çalışan insanlar arasında yaşanıyor.