“Poyraz Karayel”de Songül karakteriyle fenomen olma yolunda ilerleyen güzel ve başarılı oyuncu Ece Özdikici, sekiz yaşında İzmir Devlet Tiyatrosu’na çocuk oyuncu olarak seçilmiş. Yeteneklerini sadece sahnelerde ya da kamera karşısında sergilemekle yetinmeyen başarılı oyuncu sergi açmayı düşünecek kadar da iyi bir ressam. On parmağında on marifet bulunan Ece Özdikici aynı zamanda yolda gördüğü zor durumdaki hayvanlara bile yardım etmeye çalışan bir isim. Özdikici’yle samimi ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kimdir Ece Özdikici…
İnsan başkasını tüm hadsizliği ile daha iyi anlatıyor. Kendime nereden başlayacağımı bilemiyorum. Kelimeler yetersizleşiyor. Anlattığım kadarı ile tanıyacaklarsa çok biçimsel şeyler anlatabilirim. Başlayayım…Mesela lafı çok uzatırım. İzmirliyim. Tam bir İzmir tutkunuyum. İzmir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde, resim bölümünde okudum. Hayatımdaki tüm hazinemi oraya borçluyum. Sanatı o yaşta tadarak lise okumak çok doğru bir kararmış. Eşimi bile oraya borçluyum. Lise arkadaşıyız biz. Sonra konservatuvar okumak için İstanbul’a geldim. Mimar Sinan Üniversitesi
Tiyatro Bölümü’nde okudum. Çok uzun süren yoğunluk olarak tiyatronun daha ağır bastığı bir meslek çizgisinde ilerledim.
BEN HENÜZ KÜÇÜK BİR KIZIM
Songül ile benzer yönleriniz var mı?Hayır hiç yok. Ben daha küçük bir kızım. Her anlamda. Ben beceremem öyle şeyler. Yalan bile söyleyemem. Her şeyi söylerim, o anda berbat ederim. Bir şeyi uzun süre saklayamam.
30’lu yaşlar nasıl? Sizce bir kadına neler getiriyor, neler kazandırıyor? Değişen neler oldu?
Ben hâlâ sekiz yaşındayım. Bilmiyorum.
ANNEANNEM EN BÜYÜK SIRDAŞIMDI
n Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?Annemi çok güzel bulurdum. Gerçekten de çok güzel. Anneannem en büyük arkadaşım, sırdaşımdı. Canım o. Dünya bir yana, anneannem bir yana. Ağabeyi olan bir kız çocuğu olarak sert büyüdüm. Jean-Claude Van Damme filmleri onu teşvik etmeseydi belki ben de bu kadar dayak yemezdim ondan. Direncimi ona borçluyum.
OYUNCULUĞUN KENDİSİNE BAYILIYORUM
Kendinize kariyer olarak seçtiğiniz tiyatro üzerine konuşalım biraz daha…Şehir Tiyatroları’nın açtığı sınavda Juliet rolünü kaptım ve böylece Şehir Tiyatroları maceram başlamış oldu. Üç sezon Romeo Juliet de Juliet’i, Tehlikeli İlilişkiler’de Cecile’i, Kargaşa’da Yasemin rollerini oynadım. Aynı dönemde TRT de “Küçük Hanımefendi” adlı dizide oynuyordum. Ben oyunculuğun kendisine bayılıyorum. Her yerde her alanda oynamalıyım. Tiyatro daha yoğun olduğunda başka bir alana kendini teslim edemiyorsun. Tercih yapmak zorunda bırakılmaktan hoşlanmadım istifa ettim. Kadir Has Üniversitesi’nde iki yıl yüksek lisans yaptım. Şimdi Poyraz Karayel…
Kötü karakteri canlandırmak zor mu?
Her karakteri oynamanın zorluğu kadar.
Bu hikayenin nesi tavladı sizi de kabul ettiniz bu diziyi?
Yönetmenimiz Çağrı Vila Lostuvalı, çalışmak istediğim yönetmendi. Songül başlarda böyle değildi. Senaristimiz Ethem’in (Özışık), yönetmenim Çağrı’nın, ikinci yönetmenimiz Ender’in ve benim ortak emeğimiz var Songül’de.
Siz “Poyraz Karayel”de en çok kimin hikayesini sevdiniz? İzleyici olsanız, bu diziyi niçin izlerdiniz?
İşimizin en zor olduğu zaman ve en güzel tarafı gerçek olması.
LAKABIM ‘BİR YANDAN’
Ece Özdikici oyuncu kimliğinin dışında nasıl bir kadın?Arkadaşlar arasındaki lakabım ‘’bir yandan’’, yani bir şey yaparken bir yandan da başka bir şey yaparım. Seyahat, hayvanlar, kitaplar, piyano, arkadaşlarım, ailem diğer taraflarım.
Geçmişe geri dönebilseydiniz, değiştirmek istediğiniz bir olay ya da karar var mı?
Bana karşı yapılan haksızlığa sustuğum oldu. Beni çok üzdü. Çok da erdemli olmaya gerek yokmuş.
iLERiDE SERGi AÇMAK iSTiYORUM
Tiyatro ve resim eğitimi aldınız. İki önemli yeteneği olan dolu bir sanatçı… Tiyatro ve resmin hayatınızdaki yeri nedir?Resim bırakmadığım, elimin hâlâ işlediği, gözümün gördüğü bir sanat. İkisini birden götürmeyi başarıyorum. Benim için zor değil. İleride sergi açmak istiyorum. Hep söylüyorum, sanatçıların kendini tek bir sanat dalıyla kısıtlamasını, kendilerini içine koydukları bir hapishane olarak düşünüyorum.
SURiYELi BiR KADINI OYNAMAK iSTiYORUM
Kendinize bir rol yazsanız nasıl bir karakter olurdu?Bilmem. Tanımadığım insanları merak ediyorum. Yaşamlarına hiç tanık olmadığım insanları oynamak isterdim. Suriyeli bir kadın mesela.
İş dışında kalan vakitlerinizde ne yapmayı seversiniz? Kaçamak adresleriniz var mıdır?
Piyano dersi almak, fitness koçum Burçin Alçın ile çalışmak. Gerisi her insanın yaptığı sıradan şeyler.
DÜNYADA HER CANLIYLA EV ARKADAŞIYIZ
Son olarak neler söylemek istersiniz?Hayatta varlığını sürdüren her canlının yaşam hakkı var. Her nasıl istiyorsa, her nerede yaşamak istiyorsa… Hiçbir şehrin anahtarı bizde değil. Dünyadaki her canlıyla ev arkadaşıyız. Sevmek belki bazıları için zor ama saygı göstermek zorunda. Cümlelerimden kim neyi almak istiyorsa hediyem olsun. Sevgiler.